2010 KPSS için El Kitabı Hakkında Bilgiler

Aşk'a İnanmışt'ı

Genel Yönetici
Staff member
Katılım
28 Mart 2008
Mesajlar
23.246
Tepki puanı
2.148
Puanları
163
Yaş
40
Bulunduğu Yer
ŞANLIURFA
Tuttuğu Takım
GALATASARAY
İçinde çeşitli konularda yorumumuzun bulunduğu bir dosyayı sizinle paylaşıyorum. KPSS’ye gireceklere bir kılavuz niteliğinde çeşitli malumat var içerisinde.

Dosyanın içeriği aynen, foruma da aktaracağım; ama düzen olarak dosyanın içerisi daha düzgün olacaktır.
1-KPSS Nedir,
1-1 KPSS’nin İçeriği Nedir?
1-2 KPSS’ye Kimler Girebilir?
1-3 KPSS Nasıl Bir Sınavdır?
1-3-1 KPSS Sistemine Bir Eleştiri
1-3-2 Sisteme Çözüm Önerisi
2-Bırak Bunları da Nasıl Çalışacağımızı Söyle
2-1 Birinci ve İkinci Sınıflar İçin
2-2 Üçüncü ve Dördüncü Sınıflar İçin
2-3 Bilhassa Dördüncü Sınıflar İçin
2-3-1 Türkçe
2-3-2 Matematik
2-3-3 Tarih – Coğrafya
2-3-4 Hukuk
2-3-5 Eğitim Bilimleri
2-3-6 Denemeler
3-Dershaneler
3-1 Gitmek Zorunda mıyım?
3-2 Hangi Kaynaktan Çalışmalıyım?
4-Son Söz Yerine
1- KPSS Nedir?
KPSS, “Kamu Personeli Seçme Sınavı”nın kısaltılmış halidir. Bu kısaltmayı, farklı şekillerde açanlar da mevcut . Yaklaşık 10 senedir (ya da 10 seneyi geçkin bir süredir) değişik adlar altında –DMS, KMS ve KPSS- yapılmaktadır. Devlet kurum ve kuruluşlarında görev almak isteyen ve istenen şartları haiz olan herkesin rahatlıkla girebileceği bir sınavdır. Bizim burada bahsedeceğimiz, öğretmen adaylarının devlet okullarında öğretmencilik oynamak için girmesi zorunlu olan KPSS 10 türündeki KPSS’dir. ÖSYM, 110 türde KPSS puanı hesaplamaktadır.
1-1 KPSS’nin içeriği nedir?
Haziranın son haftasında cumartesi günleri yapılmaktadır genelde ve iki oturumda gerçekleşir sabah ve öğleden sonra olmak üzere. Sabah oturumu 9.30’da başlar, 11.30’da biter ve Genel Yetenek (GY) ve Genel Kültür (GK)’den oluşmaktadır bu oturum. Öğleden sonraki oturum ise 14.30’da başlar ve 17.00’de bitmektedir ve bu oturum da Eğitim Bilimlerinden (EB) oluşmaktadır. Birinci oturumda, Türkçeden 30, Matematikten 30, Tarihten 30, Coğrafyadan 18, Hukuktan 12 tane olmak üzere toplamda 120 soru sorulur. İkinci oturumda ise Gelişimden 12, Öğrenmeden 30, Ölçme ve Değerlendirmeden 18, Strateji-Yöntem-Tekniklerden 30, Rehberlikten 18 ve Program Geliştirmeden 12 tane olmak üzere toplamda 120 soru sorulur. Özellikle EB’de, soru dağılımları bazen değişebiliyor.
1-2 KPSS’ye Kimler Girebilir?
Öğretmen adayları açısından Eğitim Fakültelerinde okuyan / okumuş olan ya da öğretmenlik formasyonu almış herkes girebilir; ama dördüncü sınıfta olanların dışında yani mezun olabilecek durumda olanların dışında sınava girenler (1. 2. 3. Sınıflar) için kendilerini denemekten başka bir geçerliliği olmaz bu sınavın. Ataması yapılacak olanlar sadece, mezun olanlar ya da son sınıfta olanlardır. Ayrıca sınavın iki sene geçerliliği vardır.
1-3 KPSS Nasıl Bir Sınavdır?
2008’e kadar, öğrencilerin son iki ayda çalışmaya başlayarak atanmaları için yeterli puanı alabilecekleri kadar kolay bir sınavdı, özellikle Eğitim Bilimleri. Bu durum, Türkçe, Matematik, Coğrafya ve Hukuk için de geçerliydi; belki Tarih yine biraz zorluyordu. Yıllar geçtikçe sınava giren adayın çoğalması; ama buna karşın öğretmen olarak alınan kişi sayısının düşmesi, doğal olarak MEB’i harekete geçirtti ve ÖSYM de bu durumu göz önüne alarak soruları hazırlamaya başladı. 2008 ve 2009’da soruların güçlük düzeyinin bir hayli (bir hayli mi!) arttırıldığını rahatlıkla fark edebilirsiniz. Geçmiş yılların sorularını aşamalı olarak çözerken bunu temaşa edeceksinizdir. Kısacası KPSS, 2008’den sonra çıtayı yükseltti ve sorular çok zorlaştı, buna sınav ortamında işin içine giren etkenleri de ekleyince çok ama çok zorlaştı diyebiliriz ve maalesef bundan sonra da bu şekilde devam edeceğinin sinyallerini verdi ÖSYM.
1-3-1 KPSS Sistemine Bir Eleştiri
Devlet okullarında öğretmen olabilmek için geçmemiz gereken sınavın içeriğini yukarıda ele almıştık. Pek çoğumuz, içeriğin bir öğretmenin bilmesi gereken bilgiler demeti olduğunu söyleyebilir ve bunun doğal olduğunu düşünebilir. İşin içine biraz daha derinlemesine baktığımız zaman bunun aslında böyle olmadığını görebiliriz. Dikiş-Nakıştan tutun da bilmem ne öğretmenliğine kadar bir sürü öğretmen adayı bu sınava girmektedir. İlk olarak, bu öğretmen adaylarının büyük bir çoğunluğuna üniversitede gösterilen derslerle KPSS’nin birinci oturumunda sorulan soruların uzaktan yakından ilgisi yoktur; hatta bazen matematikçiler, tarihçiler… dahi ilgili soruları çözemeyebilmektedir. Bu, onların (en azından pek çoğunun) bilgisizliğini göstermez; sınavın içeriğinin sıkıntılı bir şekilde hazırlandığını gösterir. Örneğin 2009’a kadar (2009 dâhil) sınava giren İngilizce Öğretmenliği öğrencileri, matematikle ilgisini lise 2’de kesmişti ve bu yüzden de tabii olarak matematikte çok yüksek başarılar gösterememektedir. Büyük çoğunluğu 5 ile 10 net arasında anca yapmaktadır ki bu da matematik sorularının İngilizce Öğretmenliği öğrencilerinde istenen hedefi gerçekleştiremediğinin işaretidir. Ayrıca yeni müfredatta üniversite öğrencilerine ne tarih ne coğrafya ne matematik ne de hukuk gösterilmektedir ki aslına bakarsanız bu da doğal olandır; çünkü bir tarih öğretmeninin matematikle bir matematikçinin de tarihle işi olmayacaktır öğretmen olarak atandığında. Bu durumu, diğer öğretmenliklere rahatlıkla genelleyebiliriz. Hele hukukta yer alan, ‘şunu yapmak için meclisin bilmem kaç çoğunluğu olması gerekir, meclis soruşturması için bilmem kaç milletvekilinin imzası gerekir’ türünden bir sürü bilgi yığını hiçbir öğretmenliğin işine yaramayacaktır. Ha hukuka çalışmak, bizim ülkede yapılan bir sürü işin hukuka ve anayasaya aykırı yapıldığını anlamayı kolaylaştırıyor açıkçası, bu bakımdan az da olsa yararlı oldu diyebiliriz. Vatandaşlık (hukuk) dersini en son, ortaokulda aldığımı hatırlıyorum o da hayal meyal (Hocası güzeldi, muhtemelen ondandır). Eğer ki hala bunların gerekliliğini savunuyor ve lisede bu derslerin zaten alındığını söylüyorsanız biz de lisede ve ÖSS’de bu dersleri geçerek verdiğimizi söyleriz ve o veya bu şekilde bu soruların gereksizliğini yine vurgularız. Genel Kültür ve Genel Yetenek bilgisinin Milli Eğitimin Temel Kanununda ifadesini bulması hiçbir şeyi değiştirmez. Kanunları ortadan kaldırmak yahut değiştirmek çok zor bir şey olmasa gerek, hele bu iş eğitimle ilgili bir kanunsa ilgili kanun değişikliğini Anayasa Mahkemesi’ne götürecek kimse de yoktur herhalde. Kısacası KPSS sisteminin ivedilikle gözden geçirilmesi gerekiyor.
1-3-2 Çözüm Önerisi
Liseden sonra herkes uzmanlaşmak istediği (en azından öğretmenlik yapmak istediği) bir alana yöneldi ve o melun ÖSS’yi geçerek kendisini hedefine götürecek bölümünü seçti ve gitti. Muhtemelen pek çok öğretmenlikte gösterilen derslerin büyük çoğunluğunu öğretmenken kullanmayacak / kullanamayacak; ama o tür derslerin üniversitede gösterilmesini gayet doğal karşılıyoruz; çünkü ilgili derslerde ortaokul ve lisede belli bir seviyeye gelmiş kişileri daha da yükseğe çıkarmak gerektiğinden ve lisedeki derslerin seviyesi aynen tutulamayacağından böyle bir yaklaşım sergilenmektedir. ÖSS’de tarihin, matematiğin ve sair derslerin sorulması gayet doğalken KPSS’de üniversitede bu dersler gösterilmediğinden bu tür soruların sorulması haliyle abes kaçıyor.
Eğitim bilimlerinin KPSS’de sorulmasını hiçbir şekilde yadırgamıyoruz; çünkü hem öğretmenlerin gerçekten bilmesi gereken konuları ihtiva ediyor hem de üniversitede 4 sene boyunca eğitim bilimleri gösteriliyor. Bu yüzden yeni sınav sisteminde bütün öğretmen adaylarının ortak alanı eğitim bilimleri olması gerekir, yani eğitim fakültesinden mezun olmuş öğrencilerin hepsi de o 120 soruluk EB testini almalıdır. Hatta EB’ye çok daha fazla ağırlık verilmelidir. GY-GK testi yerine ise alan bilgisi ile ilgili test getirilmedir. Yani bir matematikçi, tarihten, coğrafyadan sorumlu olmak yerine üniversitede gördüğü derslerden sorumlu olmalıdır. Bu alan bilgisi testinde de ağırlık, daha çok, diferansiyel, soyut matematik gibi konulara değil matematik öğretiminin nasıl yapıldığına dair sorulara verilmedir. Bu durum, diğer bütün öğretmenliklere de uyarlanmalıdır. Bir İngilizceci, bir tarihçi nerede hangi fabrikanın olduğunu hangi hammaddeyi kullandığını, cins kareköklerin nasıl çözüldüğünü bilmek yerine İngilizce öğretiminin tarih öğretiminin nasıl yapıldığına daha fazla yoğunlaşmalıdır. Devletin elinde sabah akşam soru hazırlamakla mükellef olan ÖSYM gibi bir kurum varken çeşitli öğretmenliklere (herhalde 20’yi aşkın) alan bilgisi testi hazırlamak, sanırım, hiç de zor olmayacaktır.
Kısacası;
Eğitim Bilimleri ortak alan olmalı
GK-GY kalkmalı
Alan bilgisi testi getirilmeli
Alan bilgisi testinin sınırları çok ama çok iyi çizilmelidir
Alan bilgisi testi, daha çok ilgili öğretmenliğin nasıl yapıldığına dair soruları içermelidir.
2- Bırak Bunları da Nasıl Çalışacağımızı Söyle
Açıkçası, artık hayata atılmaya nerdeyse hazır hale gelmiş kişilerin kendine göre bir program yapma yetisini kazanmış olması gerekir; bu yüzden de herhangi bir program önermek boşuna olacaktır ve diyeceklerimiz, zaten yıllardır denenin ötesine geçmeyecektir. Lakin KPSS’de çalışacak konuların çok olması ve sorulan bazı soruların ziyadesiyle fazla ayrıntı içermesi, ciddi, özverili, sistemli, tesadüflere bırakılmamış bir çalışmayı gerektirmektedir.
2-1 Birinci ve İkinci Sınıflar İçin
Bu sınava giren ezici bir çoğunluk, diğer sınavlarda olduğu gibi, KPSS’ye son sene çalışmaya başlamaktadır ve bu yüzden de bir sürü ayrıntı içeren 11 ders ile uğraşmak gerçekten zorlayıcı oluyor, insanı ciddi manada bir strese sokabiliyor. KPSS’ye girmeyi düşünen birinci ve ikinci sınıflara benim önerim sadece şu olacaktır: Özellikle eğitim bilimlerine, sadece vize ve finalleri geçmek için değil gerçekten öğrenmek için çalışmaları kendilerinin yararına olacaktır. Zaten gk-gy’yi çoğu bölüm ders olarak almıyor. Sadece böyle bir şey önermemim sebebi, çok çalışıp da asıl çalışılması gereken dönemlerde çalışmaktan sıkılmayı engellemek içindir.
2-2 Üçüncü ve Dördüncü Sınıflar İçin


Bu işe başlamanın en iyi dönemi, üçüncü sınıftır fikrimce. Fazla can sıkıntısına girmeden, çok fazla ayrıntıya takılmadan, üçüncü sınıfta yavaş yavaş başlanması kişinin bir hayli yararına olacaktır. Bu şekilde temeli sağlam oluşturacaktır ve üçüncü sınıfın bitiminde dördüncü sınıfa geçmeden önceki yaz mevsiminde, o mevsimin verdiği rehavete takılmadan üçüncü sınıfta oluşturduğu temelin üzerine kat kat çıkmaya başlanması kişiyi ziyadesiyle fazla rahatlatacaktır.
Bu yaz döneminde işe iyi bir ihtiyaç analizi yaparak başlanması, kişinin izleyeceği yol haritasını çıkarması çok yararlı olacaktır. Şöyle ki yukarıda saydığımız hangi derse /derslere çalışmaya daha çok ihtiyaç varsa öncelik ona / onlara verilmesi gerekir. Bu, diğer derslerin boşlanması manasına gelmemelidir elbette. Mesela kişinin en zayıf olduğu dersin tarih olduğunu varsayalım. Tarih müfredatını, en azından bir kere şöyle bir okumak ve en azından her konu ardından gelen konu testlerini çözmeye çalışmak hem kişiyi motive edebilecektir hem de bir fikrinin olmasını sağlayacaktır. Bunun dışında bütün eğitim bilimlerinin de bir kere olsun bitirilmesini şiddetle öneriyorum
Ne olursa olsun dördüncü sınıfa geçmeden önceki yaz mevsiminde işe kesinlikle ama kesinlikle başlayın, cidden çok rahat edeceksinizdir; özellikle konuları bitirmede sıkıntı yaşamayacaksınız, bol bol soru çözebileceksinizdir eğer dediğimiz gibi yaparsanız.
2-3 Bilhassa Dördüncü Sınıflar İçin
Hemen yukarıda dediğim, yazın çalışma meselesini yine vurguluyorum ve yabana atılmamasını 9,9 şiddetinde tavsiye ediyorum.
Kâğıt üzerinde olmasa da kesinlikle bir planınız olsun kafanızda. En azından sabah kalktığınız zaman o gün nelere çalışacağınızı kesinleştirin ve o günlük programınızı kesintiye uğratmamaya çalışın. Eğer yazın çalışmaya başlamadıysanız tabii olarak önceliğiniz konuları bitirmek olacaktır. Konuları bitirmeden kesinlikle soru çözümüne geçmeyin. Tabii ki konu testlerini çözebilirsiniz. Benim bahsettiğim, soru bankaları ve denemelerdir.
Genel kültür ve genel yetenek için genel olarak şunları söyleyeyim ki bunlar eğitim bilimleri için de geçerli olacaktır (kısmen). Bir tane temel kaynağınız olsun. Piyasada KPSS hazırlık için yayınlanan kitaplardan güvendiğiniz biri olabilir. Bunun yanına da en az iki tane yardımcı kaynağınız olsun. Bu temel kaynaktan konuyu ayrıntılı bir şekilde çalıştıktan sonra yardımcı kaynaklarınıza da şöyle bir göz atın, temel kaynağınızın herhangi bir şekilde eksik bıraktığı bir şeyler olabilir. Temel kaynaktan konu çalıştıktan sonra önce bu kitabın ilgili konu ile ilgili konu testini çözün, daha sonra vakit kaybetmeden o konu ile ilgili konu testlerini yardımcı kaynaklarınızdan çözün. Allah’ın izniyle o konuda çok fazla sorun yaşamayacaksınızdır. Konular tamamen bittikten sonra değişik kaynaklardan bol bol soruyla desteklemeniz gerekir. Ayrıca kendinize belli dönemler belirleyerek konuları tekrar etmeniz, sizin için çok iyi olacaktır. Mesela, ilk başlarda ayda bir kere konu tekrarı çok yararlı olabilir.
En iyi yol, plan, program, kendinizin kendinizi düşünerek yapacağınız yol, plan, programdır.
Şimdi teker teker derslere bakmaya çalışalım:
2-3-1 Türkçe
Türkçede konu dağılımı, genel olarak şöyledir: Bir tane yazım yanlışı, bir ya da iki tane noktalama işareti sorusu, üç ya da dört tane anlatım bozukluğu sorusu, geri kalanlar ise hep “okuduğumuzu anladık mı?” sorularıdır. Bunlar kendi içinde çeşitlilik gösterir. Çoğunluk paragraf sorusu olmak üzere, birkaç tane cümle içinde verilen kelime yahut kelime grubunun ne anlama geldiği ile ilgili sorular, bir tane anlam bütünlüğünü bozan soru, bir tane de ikinci paragraf hangi cümle ile başlar sorusudur. ÖSYM, 2009’da bir iki tane doğrudan dilbilgisi sorusu sordu: biri bağlaç, diğeri de devrik cümle sorusu.
Türkçe soruları, sınavın zaman alan ve kafayı şişiren bölümü olarak algılanır genelde. Bunun sebebi, çok kitap okuyan bir millet olmamızda yatıyor olabilir bir de ÖSYM’nin soruş tarzında elbet.
Kendi teknik, taktik ve stratejileriniz olacaktır ve kendinizi nasıl rahat hissediyorsanız öyle çalışmanız, öyle çözmeniz elbet en güzel yol olacaktır. Burada sıralayacağım öneriler, bir yol arayanlar, bir öneri bekleyenler için olacaktır:
Soruları çözerken zaman kazanmanız açısından
Soruları gözünüzle okumaya çalışın, alışın. Yani dudaklarınızı kıpırdatarak sesli okuma yapmayın
Soruların üstünü, paragrafı özellikle, çok fazla karalamamaya çalışın. Bazıları soruyu bir daha okunmaz hale getirebiliyor. Bu da sıkıntı oluşturuyor.
En azından yaz döneminde bol bol kitap okumaya çalışın, anlama hızınızı geliştirin
Türkçede yazım yanlışı, noktalama işaretleri ve anlatım bozuklukları dışında aslında çalışacak pek bir yer yok. Geri kalan bölüm, tamamen sizin anlama yetinize bağlı olarak değişiyor. Yazım yanlışı için elinizin altında bir tane imla kılavuzu olsun, ara ara bu kılavuza bakmanız yararınıza olacaktır. Gerçi kendi içinde çelişip duran bir kurumun (bkz: TDK) çıkardığı kılavuzla burnunuz b…ktan çıkmaz ama neyse…
2-3-2 Matematik
Kelin merhemi olsa kendi başına sürer. Lütfen bir matematikçiye başvurun.
2-3-3 Tarih – Coğrafya
Gelelim baş azılılardan birine. Tarih değil de genel kültür adı altında soru sorulduğu için kültür ve medeniyetle ve bazen de inkılâp tarihi ile ilgili gelen sorular cidden ayrıntı olabiliyor. Mesela bir bilim adamını sorabilirler ya da 2009’da olduğu gibi Kurtuluş Mücadelesi sırasında basılan gazetelerden birinin ismini hiç çekinmeden sorabilirler. Bu yüzden en çok dikkat edilmesi gereken testlerin başında gelir tarih. Yukarıda (2-3’te) bahsettiğimiz öneri, bunun için de geçerli elbet hem de asıl bunun için geçerli diyebiliriz. Tarihte terazinin ağır basan hem de çok ağır basan kefesini İnkılâp tarihi oluşturmaktadır. Yaklaşık 20 soru buradan gelmektedir. Geri kalan kısım ise, İslamiyet öncesi, İslamiyet sonrası Türkler ve Osmanlılardan oluşmaktadır. Bu bölümde ise daha çok kültür ve medeniyet alanından soru gelmektedir. Yani savaşlardan, yapılan anlaşmalardan çok fazla sorulmaz.
“Nasıl çalışabiliriz?” sorusuna gelince aslında hepsi için geçerli olmakla birlikte hem tarih hem de coğrafya için çok özel stratejilerin var olduğuna inanmıyorum. Basitçe, güvendiğiniz bir kaynağı alacaksınız. İtinayla okuyacaksınız ve bol bol soru çözeceksiniz 2-3’te de dediğimiz şeyi dikkate alarak. Açıkçası ben bu şekilde yaptım. Hem tarih hem de coğrafya için öncelikle bir defter tutayım ve yazarak çalışayım dedim; ama baktım ki yazacak o kadar çok şey var, ben de bıraktım. Normal bir şekilde okudum okudum okudum, konular bittikçe de soru çözdüm çözdüm çözdüm. Bunun dışında eğer bilgisayar ve internet ortamı varsa internetteki vidyolardan yararlanmanız iyi olacaktır. Tarihi ve coğrafyayı, özellikle coğrafyayı, içine görsellik katarak çalışmanız, daha da yararlı olacaktır. Yeter ki belli aralıklara tekrar edin, tekrar en mühim meseledir fikrimce.
2-3-4 Hukuk
2008 ve 2009’da hukuk da her şey gibi değişti ve içeriğini biraz daha genişlettiler. Dolayısıyla da soruların güçlük düzeyi arttı. Tarih ve coğrafya için söylediklerimiz, aynen bunun için de geçerli; zira cidden ben başka bir teknik kullanmadım. Dershaneye gidecekseniz dershanedeki hocayı dinleyecekseniz, eve gidince tekrar edeceksiniz, kendiniz çalışacaksınız, soru çözeceksiniz; ama ille de tekrar ille de tekrar. . Ayrıca günlük gazetelerden en az birini almanız ya da internetten iyi bir haber sitesini takip etmeniz ve televizyonda haberleri izlemeniz birkaç tane sorulan güncel soruları çözmenizi kolaylaştıracaktır; ama sağ olsun ÖSYM, 2009’da bunu da kırdı sorduğu güpgüncel sorularla.
2-3-5 Eğitim Bilimleri
Gelelim fasulyenin faydalarına. 2008’e kadar (2008 dâhil değil) sınava giren öğrencilerin büyük bir çoğunluğu –en az 2-3 ay çalışmış olanı da dâhil- eğitim bilimlerini bir dilim kek olarak görürlerdi ve çok fazla üstüne düşmezlerdi. Çünkü gerçekten çok zor soru sormuyorlardı; ama 2008’e gelindiğinde işler 180 derece değişti ve ÖSYM amca öyle sorular sordu ki tabiri caizse girenlerin büyük çoğunluğunu oturtturdu. İstikrarlı bir kurum olduğunda ısrar eden ÖSYM amca, bu oturtturma sistemine 2009’da da devam etti. Bundan sonra ne olacağı belli değil. Kim ne derse desin kulak asmayın. Güçlük düzeylerini azaltabilir, aynı seviyede tutabilir, daha da artırabilirler.
GK-GY’ de olduğu gibi piyasadaki kaynakları önermeyeceğim size. O kaynakları eğitim bilimlerinde soru çözmek ve yardımcı kaynak olarak kullanabilirsiniz; ama temel kaynak olarak kullanmamanızı tavsiye edeceğim. O zaman hangi kaynaklara bakalım, diye soracaksınız. Üniversitede öğretim üyesi olarak görev yapan ve bu alanda göz önünde olan kişilerin eğitim bilimlerinin çeşitli alanlarında çıkarmış oldukları kitapları temin edip oralardan çalışmanız, bence, çok daha yararlı olacaktır. “Amanın, onlar da çok ayrıntıya girmiştir, okunmaz ki” deyişinizi duyar gibiyim. Şimdi kısaca sebeplerimizi sıralamaya çalışalım:
1.ÖSYM, bizden konuya tam olarak hâkim olmamızı istiyor. Piyasadaki kaynaklar bunu sağlamaktan çok uzak. Konuları tam olarak bilmediğimiz için, konuların özüne inemediğimizden seçeneklerin nerdeyse hepsi de bize göre oluyor gibi gelir ve bu yüzden de kendi yorumumuzu katıp soruları çözmeye teşebbüs ederiz, bu da doğal olarak bizi yanlış seçeneğe sevk ediyor.
2.Piyasadaki hiçbir kaynak, ÖSYM’nin soru sorma orijinalliğini yakalayamıyor. Siz bakmayın piyasa kaynaklarının “KPSS’de şu kadar soru tutturduk, 2009 KPSS’de tam isabet” gibi laflarına. Onlar bu şekilde reklam yapmaya mecburlar. Sonuçta onlar da kapitalizm çarkının herhangi bir dişlisini oluşturuyorlar.
3.Piyasadaki kaynaklar, konuların özüne inemiyor çoğunlukla. Mesela, stratejilerdeki çember tekniğine “1 başkandan, 1 sekreterden, 1 süre ayarlayıcısından oluşuyor” deyip geçiyorlar; oysa ÖSYM şu ana kadar hiç bu şekilde sormamış. Amca, hep bu tür tekniklerin özünü istiyor. 2009’da bir soruda koca bir paragraf “tam öğrenme”den bahsediyormuş ve amca, öyle bir cümle sıkıştırmış ki araya o cümleyi kaçırdığın zaman soruyu doğru çözmenin imkân ve ihtimali yok. Oysa paragrafın tamamı, bizim bildiğimiz tam öğrenme modelinden bahsediyor; ama piyasadaki kaynaklarda hiç o şekilde geçmiyor. İşte bu noktada çok sorun çıkıyor.
4.Biz herhangi bir konuyu piyasadaki kaynaklar, nasıl anlatıyorsa o şekilde öğreniyor daha doğrusu ezberliyoruz. Sınavda da aynen o şekilde soracaklar sanıyoruz; oysa amca hep değiştirip durur cümleleri özünü koruyarak.
Bunlar gibi diğer pek çok amil de işin içine girince normal üniversite ders kitaplarından çalışmamız elzem oluyor fikrimce. Evet, biraz daha zor olur, iş biraz daha çetrefilli olur. Buna hiç itirazım olmaz. Ama daha emin adımlarla, daha güvenli bir şekilde çalışmış oluruz.
2-3-6 Denemeler
Ara ara yapılan deneme sınavları, ne kadar ilerlediğimiz, ne kadar eksiğimizin olduğunu görmek için biçilmiş kaftandır. Ama ta ÖSS’den beri denemelere haddinden fazla değer yükleyenleri görmekteyiz. Bu hususta itidal (orta yolu tutturanı) olanına rastlamak pek zordur. Vize-finale çalışır gibi bir gün önceden deneme sınavına çalışanını mı ararsın, denemeden kötü çıkınca dünyası kararanı mı ararsın ya da denemesi iyi geçince “Tamam ben bu işi çözmüşüm.” diyeni mi ararsın, kimler var kimler! Diyoruz, haykırıyoruz orijinallikte hiçbir piyasa kaynağı, ÖSYM Amca’nın orijinalliğini yakalayamıyor. Nasıl yakalasınlar ki? Piyasadakiler zaten kendilerini geçmiş yılların çıkmış sorularına göre ayarlıyorlar. Onlara göre soru hazırlıyorlar.
Bu demek değildir ki hiç deneme çözmeyelim. Aksine ne kadar çözebiliyorsak çözelim; ama itidal olarak çözelim. Ne gereksiz yere moralimizi çok bozsun ne de fazlasıyla bize güven versin.
Hatta son bir aya girince günde en az bir deneme (GK-GY + EB) çözülmesi gerekiyor fikrimce. Ve bu denemelerde çıkan yanlışları teker teker analiz etmemiz bize ziyadesiyle fazla fayda sağlayacaktır.
3- Dershaneler
Aslında birkaç sene öncesine kadar özel sektör, KPSS nimetinden bu kadar fazla yararlanmıyordu; çünkü şimdiki kadar giren sayısı yoktu. Son yıllarda sınava giren sayısı arttıkça dershaneler de, aynen ÖSS’de olduğu gibi, mantar gibi türemeye başladı. Ama yine de tam randımanlı çalışan bir dershane bulmak çok, özellikle eğitim bilimlerinde. Zira biz biliyoruz ki eğitim bilimleri dersine giren hocaların çoğu, ya emekli olmuş öğretmenler ya da öğrenciler gibi akşam çalışıp sabah gelip o çalıştığını anlatan kişilerden oluşmaktadır maalesef. Bu da haliyle verimi düşürüyor. Yine de KPSS pastasından daha büyük payı almak isteyen dershaneler, kendi alanında yetişmiş kişileri almaya özen gösteriyor. Aslında bazen diyorum, bizim MEB ne SBS’ ye, ne ÖSS’ye ne de KPSS’ye öğrenci yetiştirebiliyor. Bu eğitim işinden tamamen elini çekse daha iyi olacak gibi geliyor bana nedense  bıraksın dershaneler yapsın tamamen, değil mi ama? Neyse…
Bunların dışında bulunduğunuz illerde yapılan denemelere girmeye çalışın. Daha büyük kurumların Türkiye genelinde yaptıkları denemelere kesin girin. Onca kişinin arasında yerinizi görmeniz açısından çok faydalı olacaktır.
3-1 Gitmek Zorunda mıyım? Nasıl Bir Dershane?
Çoğu kişinin dershaneye gitme sebebi, dershanenin kendilerini bir programa sokuyor, bir düzen içinde çalışmalarını sağlıyor olduğunu düşünmeleridir. Eh, biraz da haklılar. Bazı kişiler de kendi çalıştıklarından bir şey anlamadıklarını söylüyor ve illa bir anlatana ihtiyaç duyduklarını düşündüklerinden dershaneyi tercih ediyor. Dershaneye gidip gitmeme hususu tamamen kişinin kendisine kalmıştır. Eğer tek başınıza da yapabileceğiniz düşünüyorsanız, kapısına bile uğramayın. Ama yok, illa ki gitmeliyim diyorsanız da elbet siz bilirsiniz.
Sadece tavsiyem şu olur: bulunduğunuz ildeki dershaneleri çok iyi araştırın. Diğerlerine bakmadan birinde kesin karar kılmayın. Araştırın. Sadece kulaktan dolma bilgilerle yetinmeyin, arkadaşlarınızın da fikrini alın; ama onunla da yetinmeyin. Hele hele dershanelerin yaptığı demo derslere (onlar böyle diyor) aldanmayın.
Dershanenin size vereceği kaynaklara ve öğretmen kadrosunu çok iyi bakın.
3-2 Hangi Kaynaktan Çalışmalıyım?
GK-GY için tek bir kaynak önermeyeceğim. Hem reklama girmesin hem de kimsenin vebalini almak istemem durduk yere. Bu yüzden arkadaşlarınızdan duyduğunuz ya da dershane hocalarının önerdiği kaynaklardan çalışabilirsiniz. Ama tek bir kaynağa bağlı kalmayın hem konu çalışırken hem de soru çözerken, özellikle soru çözerken. Ama Konya’da Rota Akademi vardı (şimdi yok, kapattılar.) Bu dershanenin çıkardığı tarih kitabı gayet muntazamdı. Arkadaşlarınızdan bulabilirseniz tarihe bundan çalışmanızı şiddetle tavsiye ederim; ama ÖSYM Amca sağ olsun, o koca kitap da yetmedi; gine bulup buluşturdular sıkıntılı soru sordular.
Eğitim Bilimleri için zaten yukarıda bahsetmiştim. Uyup uymamak size kalmış.
4-Son Söz Yerine
KPSS, 2008’den sonra ciddi manada zorlaştı. Daha eleyici oldu; çünkü giren sayısı çoğaldı; ama buna mukabil alınan öğretmen sayısı azaldı. Çalışması zaten işkence olan bu sınava çalışmak daha da bir zor hale geldi. Çok daha güvenilir kaynaklar seçilmesi kaçınılmaz oldu. Daha sistemli, daha fedakâr, daha asosyal bir şekilde çalışmayı gerektiriyor kısacası her şeyin ‘daha’sını ihtiva ediyor.
KPSS’ye çalışırken etrafınızda KPSS’ye çalışan herkes –siz de dâhil- sabah akşam sınavı konuşacaksınızdır. Eleştireceksiniz sabahlara kadar. Baktınız bir şey olmuyor bırakacaksınız gidip çalışacaksınız. Elinizden bir şey gelmeyecek. Etrafınızdaki pek çok kişi birden eğitim bilimlerinde uzman bir bilim adamı kesilebilir. Yaptığınız hareketleri, söylediğiniz sözleri, bildiği kıçı kırık birkaç şeyle açıklamaya çalışacaktır. Sınav geçen sene zordu, bu sene kolay olacakmış, bu sene sınavı TÜBİTAK hazırlayacakmış, tek senelerde zor, çift senelerde kolay olur türünden hala lisedeki ergen mantığından sıyrılamamış sözlerle de karşılaşacaksınızdır. Şimdiden alıştırın kendinizi. Geçen seneki KPSS için yurt dışından gelen ekip hazırlamış diye laflar dönüyordu ya Allah Allah. Zaten 2009 KPSS’yi de University of Cambrigde, Social Studies bölümü hazırlamış; bu yüzden zordu. 2010’u kim hazırlar bilmiyorum; ama ben Harvard bekliyorum açıkçası.
En iyi çalışma yöntemi, geçmiş yılların sorularını iyice analiz ederek çözmektir. Ama KPSS’de 2006’dan önceki sorulara pek itibar etmeyin; zira ÖSYM 2006’ya kadar soruları yayınlamıyordu ve 2006’dan önceki sorular, farklı kaynaklarda farklı farklı karşınıza çıkar.
Tekrar edin bol bol tekrar edin, farklı kaynaklardan soru çözün bol bol, zoru çözün
Çalışın
Allah yar ve yardımcınız olsun!
 
Back
Yukarı