Gizli Bir Hastalık :Anemi

hürrem sultan

Demirbaşlardan
Katılım
25 Ağustos 2008
Mesajlar
1.704
Tepki puanı
754
Puanları
113
Kan, vücudun canlılığını sağlayan maddeleri, kalb ve damarlar vasıtasıyla bedenimizin bütün doku ve hücrelerine taşıyan sıvıdır. Tıpkı bir bahçıvanın toprağı sulayarak bitkilerin imdadına yetiştirilmesi gibi, her hücremizin ihtiyacını bilen Sonsuz Rahmet Sahibi, kalbimizi çalıştırarak, hayat suyumuz olan kanı hücrelerimize bağışlar. Bunun önemini, parmağımızı bir iple sıkıp kan geçmesini engellediğimizde daha iyi anlayabiliriz.

Kan vasıtasıyla, organizmanın ihtiyaç duyduğu sıvılar, proteinler, karbonhidratlar, yağlar, mineraller, hormonlar, enzimler, koruyucu hücreler ve oksijen gerekli yerlere, gerektiği miktarda taşınmaktadır. Ayrıca metabolizma faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan atık maddeler, karbondioksit, toksin ve parçalanan hücreler, kan vasıtasıyla ilgili organlara götürülerek dışarı atılır. Zehir hükmünde olan bu maddeler atılmazsa, kısa bir sürede yoğunlukları artar ve vücudun iç dengesini bozarak canlıyı ölüme götürür.
Canlıların hayatlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan kan, vücudun belirli organları tarafından üretilmektedir. Kan üretimi, Sonsuz İlim ve Kudret Sahibi tarafından canlı daha anne karnında iken başlatılır. Anne karnındaki hayatta kan, önce ceninin karaciğerinde, üç--altı ay arasında dalakta, altıncı aydan sonra yavaş yavaş kemik iliğinde yapılmaya başlar. Doğumdan sonra ise, kan tamamen kemik iliği tarafından yapılmaktadır. Böbreküstü bezi ve kısmen de karaciğerde üretilen eritropoietin hormonu kan yapımını uyarır. Güneş ve spor en iyi eritropoietin uyarıcılarıdır. Kan yapımı için demir, demirin emilmesi ve kullanılabilmesi için de globulin (protein), çinko, C vitamini, folik asit, B6 -- B12 vitaminleri ve bazı eser (az) miktarda element ve vitaminlerin bir arada bulunması gerekir. Bunlardan birisi bile eksik olsa, kan yapımı aksar. Kan yapımı için en önemli element demirdir. Sağlıklı yetişkin bir insanda 3--5 g demir bulunmaktadır. Demirin üçte ikisi hemoglobin (kana kırmızı rengini veren madde) şeklinde kanda ve myoglobin şeklinde kaslarda, üçte biri de depo olarak karaciğerde bulunur.
İnsanın gelişme dönemlerinde ihtiyaç duyduğu kan miktarı da farklılık gösterir. Bu miktar bir yaşındaki çocuklarda 800â-900 ml iken, erişkinlerde yaklaşık 5--5,5 litre kadardır. Kanın bu normal değerleri, çeşitli sebeplerle azalabilir, bu duruma anemi (kansızlık) denir.
Kanda normal hemoglobin miktarı ortalama 12â-16 g/dl'dir. Kansızlık, hemoglobinin 11 g/dl'den aşağı olmasıdır. Kansızlık bütün sistemlere tesir ederek, halsizlik, hastalıklara dirençsizlik ve işe yoğunlaşamama gibi rahatsızlıklara yol açabilir. Kansızlık, çocuklarda ve kadınlarda daha sık görülür. Dünyada 500 milyon kişide kansızlık olduğu tahmin edilmektedir.

Aneminin sebepleri

Aneminin üç ana sebebi vardır. Birincisi; yeterli miktarda kan yapılamayışıdır. Bunun sebebi de, dengeli ve düzenli beslenememenin neticesinde, gerekli maddeleri yeterli miktarda alamamaktır. Merhameti Sonsuz Rabbimiz, kendini beslemekten âciz bebeği, ilk altı ay kendine yetecek miktarda demiriyle depolanmış olarak dünyaya gönderir. Ancak anne kansız ise, bebekte, ilk dönemden itibaren kansızlık başlamış demektir. Bazen de yanlış beslenme yüzünden kansızlık meydana gelebilir. Meselâ çocuklarda gereğinden fazla içilen inek sütü, kansızlığa sebep olabilir. Bu yüzden bebeklere, ilk altı ayda günde 250 ml, 6â--12 ay arası 350 ml, 12. aydan sonra 500 ml'den fazla inek sütü verilmemelidir. Çünkü onların ihtiyacı bu kadardır. Yeterli miktarda kan yapılamayışının bir diğer sebebi de, kan yapımını uyarıcı faktörlerin azlığıdır. Bazı böbrek hastalıklarında eritropoietin salgısı azaldığından kansızlık meydana gelir.
Kansızlığın ikinci temel sebebi, kan yıkımındaki artıştır. Sağlıklı bir kişide alyuvarların her gün 1/120'si (yaklaşık günde 250 milyon) dalakta parçalanarak yok edilir. Her gün yok edilen alyuvarlar kadar yeni alyuvarlar üretilerek dolaşıma verilmektedir. Ortalama ömrü 120 gün olan bir alyuvar öldüğünde onun içindeki demir yeni bir alyuvar yapımında kullanılır. Bu iş çok mükemmel bir denge içinde yürütülür. Kan yapımı için gerekli olan eritropoietin hormonu yeterli seviyede uyarılmıyorsa, kan yapımında kullanılan element ve vitaminler yetersizse, yıkım/yapım dengesi korunamaz. Bu durumda kansızlık meydana gelir.
Alyuvarların şekil bozukluğu da kansızlığa sebep olabilir (orak hücreli anemi gibi). Akdeniz anemisinde, alyuvarlar yapı bozukluğundan dolayı ortalama ömürlerini tamamlamadan dalakta tutulup parçalanır. Bu şekilde yıkım artışına bağlı kronik kansızlık meydana gelir.

Bazı kişilerde genetik olarak ciddi seviyede glukoz 6, fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği vardır. Bu kişilerin alyuvarlarındaki enzim eksikliği, bazı ilâçlar, kimyevî maddeler ve bakla gibi yiyecekler alındığında alyuvarların parçalanmasına (hemolitik anemi) yol açar.
Kansızlığın üçüncü sebebi, kan kayıplarıdır. Kazalar, kesikler, yaralanma vb hallerde kan kaybı ile kansızlık meydana gelebilir. Mide ülseri, bağırsak tümörleri, polip ve divertikül kesecikleri, hemoroid ve bağırsaklar yolu ile gaitadan kan kaybı, kansızlığa sebep olur. Ayrıca kum, taş ve iltihap gibi durumlarda, böbreklerden idrarla kan kaybı da zamanla anemiye sebep olabilir.
Aneminin belirtileri ve tesirleri
Anemi pek çok hastalığın aksine, ağrı, ateş ve kusma gibi belirtiler göstermediğinden, açıkça anlaşılamaz. Ancak anemi çok sayıda rahatsızlığa yol açar. Bu sebepten anemiyi yaygın görülen gizli bir hastalık olarak adlandırabiliriz.

Anemide hemoglobin seviyesinin düşüklüğü nispetinde hayat kalitesi düşer. Anlamak, üretmek, hayattan zevk almak ile sosyal faaliyetlere katılım azalır. Kan, bütün sistem ve organların besin ve oksijenini taşıdığı ve ortaya çıkan zararlı atıkları temizlediği için, kansızlık, organlara ve fonksiyonlarına menfi tesir eder. Süt çocuklarında korkma, irkilme, anneye aşırı düşkünlük, içine kapanıklık, aşırı sakinlik, sebepsiz ağlama, solukluk, iştahsızlık, kilo alamama gibi şikâyetler görülür.
Büyüklerde en bariz belirtiler; solukluk, halsizlik, baş dönmesi, iç sıkıntısı, konsantrasyon azlığı, saç dökülmesi, sık hastalanma ve hastalıkların geç iyileşmesidir. Hastaların % 10--15'inde dalakta, bazen karaciğerde de büyüme olur. Kansızlık beyin gelişmesine menfi tesir ederek zekâ ve hareket gelişmesinde geriliğe sebep olur. Zekâ üzerine olan bu kötü tesirler; beynin beslenmesi için gerekli glikoz, protein, yağ ve oksijenin, kansızlıktan dolayı az taşınmasından kaynaklanmaktadır.

Aneminin teşhis ve tedavisi

Bu gizli hastalığın teşhisi çok kolaydır. Parmaktan alınan bir damla kan ile hemoglobine bakılarak veya "tam kan sayımı" ve demir durumunu gösteren tahlillerle kesin teşhis konur. Bu tahliller, en çok görülen beslenme bozukluğuna bağlı aneminin teşhisi içindir. Yukarıda saydığımız, diğer bazı anemi türleri için ise daha ileri tetkikler gerekir.

Demir eksikliği, çinko, B1, B6, B12, E, C vitamini eksikliğinden dolayı meydana gelen kansızlığın tedavisi kolay ve ucuzdur. Aneminin sebebine ve derinliğine göre tedavi verilir. Tedavinin süresi ortalama iki aydır.
Tıbbî tedavi dışında kan yapıcı beslenme programı da düzenlenmelidir. Bilhassa; üzüm, üzüm pekmezi, karaciğer, kırmızı et ve et ürünleri, mercimek, domates, kırmızı pancar ve meyveler çok tüketilmelidir. Pekmez, süte ve süt ürünlerine karıştırılarak alınırsa, demir emilimi azalır. Bu sebeple pekmezi sade veya meyve suları ile birlikte almak gerekir. Kur'ânâı Kerimin bazı âyetlerinde çeşitli yiyeceklere dikkat çekilmiştir. Meselâ Nahl suresinin 67. âyeti... "Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de şerbet, şıra ve güzel rızık edinirsiniz. Muhakkak ki, bunda aklı olup düşünen bir topluluk için bir alâmet var." Enteresan olan husus, bütün temel aminoasitleri eksiksiz ihtiva eden hurma ile kan yapıcı üzümün birlikte zikredilerek, insanlara, tıbbî ilimlerin bugüne göre çok zayıf olduğu bir çağda tavsiye edilmesidir. Diğer taraftan Efendimiz (sas)'in de "Üzüm yiyiniz. Yorgunluğu giderir, sinirleri kuvvetlendirir, öfkeyi durdurur." şeklindeki Tıbbâi Nebevî kitaplarına geçen tavsiyesi, sanki kansızlığa karşı korunmanın anahtarını vermektedir. Çünkü, yorgunluk ve sinirlilik gibi hâller kansızlığın bir göstergesi gibidir.
Yükseklerde basınç ve oksijen miktarı azaldığı için oksijenin kana geçişi de azalır. Buna karşılık insanların yeryüzünün çeşitli bölgelerine yerleşip yaşamaları için, Sonsuz İlim Sahibi Rabbimiz'in vücudumuza koyduğu çok hassas bir mekanizma, oksijen basıncının azlığına bağlı olarak harekete geçer ve eritropoietin yapımı artırılır. Neticede kan yapımı çoğalır. Bu yüzden dağlarda ve yaylalarda yaşamanın kansızlığa iyi geldiği ve kan yapımını artırdığı bilinmektedir.


Dr:Nazım İntepe
 
Ce: Gizli Bir Hastalık :Anemi

Bende de var malesef demir eksikliği anemisi:(

Bilgiler için teşekkürler canımcım
 
Back
Yukarı