Mehmet Coşkundeniz'den ...

_Ezel_

Özel Üye
Özel Üye
Katılım
30 Mayıs 2008
Mesajlar
4.865
Tepki puanı
1.459
Puanları
113
Tuttuğu Takım
BEŞİKTAŞ
Herkes, herkesten bir şeyler bekliyor. Ancak konu kendileri olduğunda nedense kimse harekete geçmiyor. Ondan sonra da aşkı suçluyorlar. İşte buna katlanamıyorum. Aşk gibi güzel bir duyguyu sadece olumsuz yönleriyle ele almanın alemi ne? Aşk değil mi size en mutlu günlerinizi yaşatan? Aşk değil mi hayata anlamını veren? Peki niye böyleyiz biz?
1) SABIRSIZIZ
Hiçbir şeyi beklemeye tahammülümüz yok. “Fast food” çağında yaşıyoruz ya duyguların da aynı hızla servis edilmesini istiyoruz. Oysa unuttunuz mu, bizler insanız. Yani değişken ruh halleri içerisinde olabiliriz.
Yoğun hayat mücadelesi içinde zaman zaman stres içinde olabiliriz. Bunu hep atlıyoruz. Karşımızdaki insandan her an hep aynı şekilde davranmasını bekliyoruz. Olmayınca da üzülüyoruz, aşkın bittiğine inanıyoruz. Halbuki biraz sabırlı olsak, biraz anlayışlı olsak bu tür sorunların üstesinden çok daha kolay gelebileceğiz.
2) BENCİLİZ
“Hep bana, hep bana” durumu... Sanki bizden başka kimsenin sevgiye, aşka ihtiyacı yok. Hep biz sevilelim, çok sevilelim istiyoruz. “Seni seviyorum” sözcüğü bize söylensin istiyoruz. Bizse aynı şekilde karşılık vermiyoruz. “Vermesek de olur, benim onu sevdiğimi biliyor ya” diyoruz. Kazın ayağı öyle değil arkadaşlar. İlişkide bencillik olduğu takdirde yanmışsınız demektir. Günün birinde karşınızdaki insan da bencil davranmaya başlar. Çünkü o hakkı ona siz vermiş olursunuz. İyisi mi, bir şey yaparken sevgilimizi de düşünelim. Aşkın iki kişilik bir duygu olduğunu unutmayalım.
3) YARGIÇIZ
Karşımızdaki insanı yargılamayı çok seviyoruz. Hatta bazen ona savunma hakkı bile vermeden idama mahkum edip asıyoruz. Ama bir dakika, bu durum insan haklarına bile aykırı. İnsanlar hata yapabilir. Elbette, affedilmeyecek bazı hatalar var ama biz küçücük yanlışları bile büyütüyoruz. Sonra da incir çekirdeğini bile doldurmayacak sebeplerden dolayı aşklarımız bitiyor. Oysa yargılamak bize düşmez. Biz ancak gördüğümüz hatayı söyleyip sevgilimizin düzeltmesini sağlayabiliriz.
4) GÜVENMİYORUZ
Herkes bir aldatma-aldatılma hikayesi anlatıyor ya, bunlardan çok ama çok etkileniyoruz. Karşımızdaki insanlara güvenimiz yok. Sürekli şüphe içinde yaşıyoruz. Hatta “Nasıl olsa o beni aldatacak, bari önce ben aldatayım” diyenler bile var. Oysa şüphe ile aşk yaşanmaz. Bir insanı işlemediği suçtan dolayı mahkum etmek mümkün mü? Güvenmek zorundayız. Güvenmeden yaşamanın mümkünü yok. Hayatı ve ilişkinizi şüpheyle kendinize zehir edeceğinize güvenmeyi deneyin. Diyelim ki güveninizi yıktı ve sizi aldattı. Güvenmeseniz yapmayacak mıydı? Aldatmak isteyen bir yolunu bulur ve aldatır, zaten siz bunu engelleyemezsiniz.
5) ROL YAPIYORUZ
Beğendirmek için, elde tutmak için, farklı olduğumuzu belirtmek için, öyle gördüğümüz için rol yapıyoruz sürekli. Maskeler takıp, başka kimliklere bürünüyoruz. Kişiliğimizden uzaklaşıyoruz, benliğimizi terk ediyoruz. Böylece giderek kimliksizleşiyoruz. Ne gerek var ki buna? Biri sizi sevecekse olduğunuz gibi sevmeli. Siz de aynı şekilde sevgilinizi olduğu gibi kabullenmelisiniz. Kendisi olmayan insanların aşkları da sahtedir. Sahte bir aşkı yaşamayı kim ister ki?
6) ÇIKARCIYIZ
Biri bizi sevmeden sevemiyoruz. Biri bize bir şey vermeden, harekete geçmiyoruz. Çünkü önce kendi çıkarlarımız önemli. “Sen beni sev ki, ben de seni seveyim”ler... “Önce sen beni sev de ben duruma bakarım”lar... “Ne kadar köfte o kadar ekmek”ler... İyi de nereye kadar? Zamanı harca harca bitmez mi sanıyorsunuz siz? Böyle çıkarınızı düşünü düşüne mezara yalnız gideceksiniz...
 
takip ettigimiz güzel yaz ve şiirleri olan bir yazardır saol ablacım
 
Eywallah ablacım :)
 
Back
Yukarı