Meyve Sabununun Yapılışı

Aşk'a İnanmışt'ı

Genel Yönetici
Staff member
Katılım
28 Mart 2008
Mesajlar
23.243
Tepki puanı
2.147
Puanları
163
Yaş
40
Bulunduğu Yer
ŞANLIURFA
Tuttuğu Takım
GALATASARAY
Malzemeler : Beyaz sabun (Dolon), leğen, rende, su, karanfil, kiraz sapı, gıda boyası, (kumaş boyası) sulu boya fırçası, ince ve kalın teller, askılık. Üzüm için; sarı ve yeşil şeffaf sabun,çiçek teli bıçak, yaprak.
Sabun rendenin ince tarafı ile rendelenir. Su ile yoğrulur.(Çok sıvı yada katı olmamak şartı ile) büyüklük olarak bir kalıp bir meyve hesap edilerek avuç içine alınan sabun yuvarlanır, sıkıştırılır. Hangi meyve yapılmak isteniyorsa onun şekli verilir. Karanfil takılması gereken yerlere karanfil takılır kurumaya bırakılır.
Kuruyan meyvelere, sap yerlerine takılacak şekilde teller takılır. ( Küçük olanlara ince tel, büyük olanlara kalın tel) Kapların içine gerçek renklerle doğru orantılı olarak gıda boyaları hazırlanır. Renklerine göre ayrılarak kalın ve ince sulu boya fırçaları ile boyanır. (Gıda boyası ile elde edilemeyen renkler kumaş boyası ile elde edilebilir) Askılara veya çamaşırlıklara asılarak kurutuluTüp üzerinde tepsi içine sıcak su konur. Tepsinin içine içi sıcak su dolu bir tencere konur. Tencerenin içine rendelenmiş sabun atılır, erimesi beklenir. Cilanın ayran kıvamında olmasına dikkat edilir. Boyanan meyveler tek tek cilaya batırılıp asılarak, tekrar kurumaya bırakılır. Kuruma işlemi bitince telleri çıkarılır. Sap yerleri var ise sapları takılır. Yumuşak bir bez ile parlatılır ve istenilen şekilde tanzim edilir.
Üzüm sabunları istenilen büyüklükte karelere kesilir, yuvarlanıp üzüm şekli verilir. Çiçek tellerine dizilerek salkım yapılır, yaprak takılır. İsteniyorsa filiz yapılıp takılır. Tanzim edilir.

İLİMİZE ÖZGÜ YAPILAN EL SANATLARI ÜRÜNLERİMİZ

Sanatsal anlamda ilimize özgü el sanatları saraçlık, peynircilik, şekercilik ve mis meyve sabunculuğu gibi zanaatların her biri Edirneye özgü zanaatlar olup, Türk kültürüne damgasını vurmuştur.
Adı geçen zanaatlar arasında “Mis Meyve Sabunculuğu” Edirneye özgü zanaat türü olarak yer edinmiştir. Diğer bir deyişle Selimiye Camii deyince nasıl akla Edirne geliyorsa, Mis Meyve Sabunculuğu denildiğinde akala gelen ilk akla gelen ilk el zanaatı olmaktadır.
19.y.y. ekonomik anlamda değerini yitirmiş, bunun sebebi olarak maliyetin artması ustaların yavaşa yavaş işi bırakması yeni yetişen çırakların ekonomik nedenlerden dolayı bu zanaatı tercih etmemeleri ve plastik ürünlerin piyasaya çıkmasıyla değerini ve önemini kaybetmiştir.
1900lü yılların ilk çeyreğinde Mis Meyve Sabunculuğu ile geçimini sağlayan zanaatçılara ait 25 dükkan bulunurken 2000li yılların başından itibaren bu zanaatı yapan usta ve dükkan kalmamıştır.
2000li yılların başında kitlesel anlamda yok olan ve ya yok olmaya yüz tutan zanaatların kaybolmaması için çalışmalar başlamış Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu tarafından açılan kurslarla eski kültürel ve ekonomik özelliğini kazanmıştır. Yine Halk Okulu tarafından açılan kurslarala eski kültürel ve ekonomik özelliğini kazanmıştır. Yine Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu nun açmış olduğu çeşitli tanıtımlarla kursiyerlerin ürettikleri Mis Meyve Sabunları il dışında pazarlanmaktadır.
Günümüzde Mis Meyve Sabunculuğu şehir ekonomisi ve aile ekonomisinde önemli yer almaktadır. Şehirde Mis Meyve yapımını öğreten kursların açılması iş imkanı yaratmış, mesleği öğrenen kişiler evlerinde ve özel atölye üretimiyle yaptıkları ürünlerini iç ve dış piyasaya satmaktadır. Mis Meyve Sabunu aile ekonomisini ve il ekonomisini canlandırmıştır.
Osmanlıda Sabun
Sabun, Osmanlı Devletinde “sabunhane” denilen ve şahıslara ait olan imalathanelerde geleneksel yöntemlerle üretiliyordu. Sabunun hammaddesi zeytinyağı ve iç yağıydı. Ekonomik değeri olan ve tercih edilen sabunlar zeytin yağından imal edilenlerdi. Osmanlı İmparatorluğunda sabun üretemi yapılan yerlerin başında zeytin yağının bol oduğu yerler olan Batı Anadolu ve Adalar, şam, Halp, Namlus geliyordu. O dönemde en fazla üreten merkezler ise Midilli ve Girit Adaları, Ayvalık, Girit , Edremit, Kemer Edremit, İzmir, Kızılca Tuzla, Yunda Acası ve Urlaydı. Buralarda imal edilen sabunun büyük bir bölümü, Saray , ordu ve İstanbul halkının ihtiyacını karşılamak üzere Dersaadet tahsisatı olarak ayrılırdı. Kandiye sabunları sabunları temizlik ve iyi pişmiş olmaları ile nam salmıştı. Bu özelliklerinden dolayı Edremit ve Midilli sabunlarının üzerine Girit sabunu damgası vurularak taklit edilmiş olup bu durum Giritli sabuncuların şikayetine sebep oldu. Hanya, Kandiye, Resmo başta olmak üzere Giritte elde edilen zeytinyağının önemli miktarı sabun üretiminde kullanılmaktaydı. 18. y.y. ilk yıllarında Giritte sabunhane sayısı bir kaç tane iken, yüzyılın ortalarına doğru on misliden fazla arttı ve adadaki sabunhanelerin adedi daha sonra 45e ulaştı. Lübnandaki Trablusşam kenti ve çevresi de zeytinyağının bolca bulunduğu ve sabun üretiminin de o nispette fazla olduğu bölgeydi. Sabunu çok meşhur olan sabun ihraç eden Halepte 19. y.y. sonlarında 12 sabunhane mevcuttu. Halep ve civarında imal edilen sabunlar yerel ihitiyacı karşılamaları dışında Avrupalı Ticaret şirketleri ve büyük tüccarlar tarafından Suriye dışına ihraç ediliyordu. Edirne ve Kudüste imal edilen misk sabunu ise Osmanlı Sarayına, sultanlara ve devlet ricaline sunulan değerli hediyeler arasındaydı.
Meyve Sabunları
Parfüm kokulu sabunların yeni yeni hayatımıza girdiği düşünüldüğünde, meyve kokulu sabunların bundan en az üç yüz yıl önce ülkemizde kullanılmaya başlanması sabunlara tarihi bir işlev de yüklüyordu. Görenlerin plastik meyvelere benzettiği, ancak bilenlerin fark edebileceği meyve sabunları , tarihte hem temizlik hemde süs eşyası olarak kullanılırdı. Elma, armut, üzüm,şeftali, kiraz,muz,kavun,çilek. Kayısı, limon şeklinde üretilen ve her birine has kokusuyla dikkat çeken myeve sabunları 19. Yüzyılda Edirnenin en önemli ticaret maddesiydi. Bitki ve otlardan imal edilen yağların burun , ciğer doğrudan ve deri tarafından vücuda alındığını kabul edersek bu sabunların süs olmaktan çıkıp , doğal ilaç işlevi üstlendiğini görüyoruz. Meyve esanslı sabunların, bugünkü limon, şeftali ve elma kokulu sabun ve şampuanlara temel oluşturduğunu söyleyebiliriz. Eskiden temizlik şimdi ise sadece süs aracı olarak
Kullanılan meyve sabunları , bildiğimiz yeşil sabunların eritilmesinden elde ediliyordu. Sıvı haline getirilen sabun, içine birkaç damla gül yağı konduktan sonra soğuyana kadar bekletiliyor. Daha sonra sabun yoğrulmasına geçiliyor. Hangi meyvenin kokusu verilmişse hamura onun şekli veriliyor. Son olarak ta aslına uygun olarak boyanıp hazır hale geliyor. Üretilen sabunların hepsi piyasada satılmaz, büyük bir kısmı padişahın isteği üzerine İstanbula Topkapı Sarayına gönderilirdi. Mis kokulu meyve sabunları, aynı zamanda çok değerli süs eşyası eşyasıydı. Özellikle padişah kızları ve cariyeleri çeyizlerine, odalarına bu sabunları koyarlardı. Ayrıca padişahların yabancı devlet başkanlarına gönderdiği hediyeler arasında meyve sabunlarıda konulmasına özen gösterilirdi.
 
Back
Yukarı