Aşk'a İnanmışt'ı

Genel Yönetici
Staff member
Katılım
28 Mart 2008
Mesajlar
23.246
Tepki puanı
2.148
Puanları
163
Yaş
40
Bulunduğu Yer
ŞANLIURFA
Tuttuğu Takım
GALATASARAY
Zulkifl (Arapça: ذو الكفل, İbranice: יחזקאל Ezekiel), [1] Kurân'da adı geçen peygamberlerden biri.[2] Peygamberliği kesin olarak belli olmayıp, âlimlerin ekserisi peygamber olduğunu söylemişlerdir. Asıl ismi Bişr olup, lakâbı Zülkifl'dir. Elyesâ aleyhisselâmdan sonra, kızmadan sabır göstererek dinin emir ve yasaklarını İsrâiloğullarına bildirmeyi üzerine aldığı, kefil olduğu içim kefâlet sâhibi mânâsında Zülkifl denilmiştir. Elyesâ aleyhisselâmın amcasının oğludur. İsrâiloğullarına Mûsâ aleyhisselâmın dininin emir ve yasaklarını tebliğ etmiştir.[3]

Kurân'da iki yerde kendisinden bahsedilmektedir: "İsmâil, İdris ve Zülkifl, hepsi sabredenlerdendi. Onları rahmetimize soktuk. şüphesiz onlar salih olanlardandı" (el-Enbiyâ, 21/85, 86).

Âyette geçen "Zülkifl", adı değil lakabıdır ve "nasip ve kısmet sahibi" anlamına gelir. Fakat burada dünyevî zenginliği değil, onun üstün kişiliğini ve âhiretteki derecesini kastetmek için kullanılmıştır. Onun gerçek adı hakkında çok farklı rivayetler vardır.[2]
Bu lakab, kendisine Elyesa' -aleyhisselâm-'dan sonra, dînin emirlerini İsrâîloğulları'na bildirmeye kefîl olup, bir de zamanındaki peygamberlerin amellerini işleyip kat-kat sevâba nâil olduğu için verilmiştir. Nitekim Arapça'da “zü” sâhip, “kifl” de kefâlet (kefillik), nasîb, kısmet, kat (misil) gibi mânâlara gelir. Bu lakap ile, dünyevî zenginlik ve kısmetler değil, üstün kişilik husûsiyetleri ve âhiretteki yüksek dereceler kastedilmektedir.
İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-'tan şöyle bir rivâyet vardır: Allâh Teâlâ, İsrâîloğulları peygamberlerinden birine, lutfetmiş olduğu nübüvvetin yanında bir de mülk ve saltanat verdi. Bu peygamberin vefâtı yaklaştığında, O'na rûhunu kabzedeceğini vahiyle bildirdi: «Mülkümü, İsrâîloğulları'ndan geceleri sabaha kadar namaz kılan, gündüzleri oruç tutan ve insanlar arasında kızmadan hükmedecek birine ver!» buyurdu. Bu peygamber, kendisine verilen emri, İsrâîloğulları'na bildirdi. Aralarından bir genç kalkıp: «–Bu işe ben kefil olurum! Bu vazîfeyi üstlenirim!» dedi. Peygamber o gence: «–Bu kavmin içinde senden daha büyükleri var; sen otur!» dedi. Sonra ikinci defa aynı teklifi yaptı, yine o genç: «–Ben kefil olurum.» dedi. Üçüncü defa aynı teklif tekrarlanınca, cevap veren, yine o genç oldu. Bunun üzerine teklifi yapan peygamber, yerine onu kefil bırakıp mülkünü ona verdi. Bu genç, Bişr idi.” Şeytan, bu gence hased etti. Gencin üstlendiği vazîfeyi gerçekleştirememesi için çeşitli hîleler yaptı. Fakat o, iblîs'in vesveselerine meyletmeyerek, yüklendiği emâneti lâyıkıyla taşıdı. Gayreti eksiksizdi. Bu sebeple kendisine “Zülkifl” denildi.[4]
Rûhu'l-Meânî sahibi müfessir Alûsî, Zülkifl hakkında birbirini tutmayan bilgiler bulunduğunu kaydeder. Bu rivayetler arasında onun peygamber olmadığını iddia edenler de vardır. Ayrıca Zülkifl lakâbının Hz. İlyas'a, Hz. Zekeriyya'ya verilen lakaplar olduğu da bu rivâyetler arasında yer alır.[5][6]
Yahudiler, O'nun, İsrailoğulları'nın esâreti sırasında peygamber tayin edilen ve vazifesini Habur ırmağı yakınlarında bir bölgede yapan Hereksel olduğunu iddia etmişlerdir. Âlimlerin bir kısmı da onun Eyyub (a.s)'ın kendisinden sonra peygamber olan Bişr adındaki oğlu olduğunu söylemişlerdir. Fakat bu görüşlerin hiç biri kesinlik derecesine sahip değildir.(Bişr-i Hâfî adlı evliyâ ile karıştırılmamalı. Akhenaton notu)

Zülkifl (a.s)'in peygamber olmadığı söyleyenler olmuşsa da, âlimlerin ekseriyetine göre peygamberdir ve makbul olan görüş de budur.[7][2]

Yüce Allah, Eyyûb (a.s)'in kıssasını arz ettikten sonra, peygamberlerinden bazılarını anmış ve onları övmüştür. İnsanları tevhide çağıran, Allah'ın sevgi ve övgülerini kazanan bu peygamberden biri de, Zülkifl (a.s)'dir. Bu konudaki âyetlerin meâli şöyledir:

"Kuvvetli ve basiretli kullarınız İbrahim'i, İshâk'ı ve Yakup'u da an. Biz, onları ahiret yurdunu düşünme özelliğiyle temizleyip, kendimize halis (kul) yaptık. Onlar, bizim yanımızda seçkinlerden, hayırlılardandır. İsmâil'i, Elyesâ'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir" (Sad, 38/45, 46, 47, 48).[2]
Allahü teâlânın İsrâiloğullarına gönderdiği peygamberlerden Elyesâ aleyhisselâmın eceli gelip vefâtı yaklaşınca; Allahü teâlâ, rûhunu kabz edeceğini vahiyle bildirdi ve ''Mülkünü, İsrâiloğullarından gece sabaha kadar ibâdet eden, namaz kılan, gündüzleri oruç tutan ve insanlar arasında kızmadan hükm edecek birine ver.'' buyurdu. Bu peygamber, kendisine verilen emri İsrâiloğulları'na bildirdi. Aralarından bir genç kalkıp: ''Bu işe ben kefil olurum, üzerime alırım.'' dedi. Peygamber, o gence; ''Bu kavmin içinde senden daha büyükleri var, sen otur.'' dedi. Sonra ikinci defâ aynı teklifi yaptı. O genç, yine ''Kefil olurum.'' dedi. Üçünce defâ aynı teklif tekrarlanınca cevap veren, yine o genç oldu. Bunun üzerine Elyesâ aleyhisselâm, onun yerine halife bıraktı. Bu genç, Bişr idi. Bu sebeple o gence "Zülkifl" lakâbı verildi.

Bu genç, aldığı vazifeyi eksiksiz olarak yerine getirmek için çalışırken İblis (Şeytan) onu kıskandı ve bu vazifeyi yaptırmamak için çeşitli hilelere baş vurdu. Fakat bu genç İblisin hilelerine aldanmadan aldığı vazifeyi eksiksiz yerine getirdi. Bu hâlinde dolayı Allahü teâlâya şükür etti.[3]
Hz. Zülkifl, geceleri uyutmayı garanti etmesi sebebiyle, gündüzleri kaylûle (Güneş'in tepede olduğu zamanda, öğle ile ikindi arasında) bir miktar uyurdu. İblis, kendi yardımcılarını ona gönderir, onu yoldan çıkarmaya ve verdiği sözden döndürmeye gayret eder; fakat muvaffak olamazdı (başaramazdı). yardımcılar, âciz kaldığı zaman bizzat kendisi geldi. Gündüz uykusuna yatmak üzereyken kapısını çaldı. "Kim o?.." İblis; "Hakkı çiğnenen mazlûm bir ihtiyar." Hz. Zülkifl, kapıyı açtı ve "Derdin nedir?" dedi. İblis; "Kavmimle aramızda bir anlaşmazlığımız var. Onlar, bana zulmettiler. Şunları şunları yaptılar..." diyerek uzun uzadıya bir şeyler anlattı. Uyku vakti geçmiş, Hz. Zülkifl'in uykusu dağılmıştı. İblis'e; "Ben, hüküm vermek üzere olduğum zaman gelir, beni bulursun." dedi.
Adam (İblis), ertesi gün muhakeme zamanında gelmedi. Yine keylûle zamanı, tam yatacağı sırada geldi ve kapıyı çaldı. Zülkifl, sordu; "Neden o zaman gelmedin?" İblis, cevap verdi: "O zaman gelsem, onla senden korkuyor ve hakkını vereceğiz diyorlar. Senden ayrılınca da bana cefa ediyorlar." Zülkifl; "Sen, yarın muhakeme zamanı gel."
Adam (İblis), yine gelmedi. Ama Zülkifl de iyiden iyiye uykusuz kalmıştı. Adamlarına kimsenin kendisini rahatsız etmemesini tembih ettikten sonra yerine yattı. İhtiyar, tekrar geldi ise de içeri bırakmadılar. Bu defa melûn, doğrudan içeri girdi ve gürültü çıkardı. Zülkifl, başını kaldırdı, yine o idi. Kapı, hâlâ kilitlediği gibi durmaktaydı. Bu defa onun Şeytan olduğunu anladı. "Sen, Allah'ın düşmanı İblis misin?" dedi. "Evet, beni her zamanki gibi âciz bırakmıştın. En son bu yola başvurdum. Belki kızdırabilirim dedim; ama muvaffak olamadım." [8][6]
Yukarıdaki rivayetlerde hüküm verirken kızmama prensibi pek hoş, pek güzel bir şey ise de geceleri hiç uyumamak ve gündüzleri oruç tutmak, İslam dininin getirdiği ölçüler içinde düşünülürse, hoş bir şey değildir. Nitekim Resulullah Efendimiz'in en çok bir gün oruç tutmak ve birgün tutmamaya izin verdiğini ve buna "Savm-ı Dâvûd" (Davut Peygamber'in orucu denildiğini, bunun ötesinde meşrû bir oruç bulunmadığını biliyoruz. Ancak Hz. Zülkifl'in Kurân'da peygamberlerin sırasında zikredilmiş olması göz önünde tutulursa, onun peygamber olduğu hakkında şüphe ve tereddüt kalmaz.[6]

Allahü teâlâ, Zülkifl aleyhisselâma peygamberlik vazifesi verdi. Zülkifl aleyhisselâm Mûsâ aleyhisselâmın dininin emir ve yasaklarını insanlara bildirdi. Tevrât'ı okuyup hükümlerini yerine getirdi. Tebliğ vazifesini hakkıyla yerine getirdikten sonra Şam beldelerinden birinde vefât etti.[3]
Taberî'de yer alan bir rivayete göre Zülkifl (a.s), Şam'da otururdu. Oradaki halkı Allah'a inanmaya, O'na ibadet etmeye ve dürüst bir şekilde yaşamaya çağırdı ve orada vefât etti.[9][2]
Zülkifl -aleyhisselâm- da, Mûsâ -aleyhisselâm-'ın şerîati ile amel etmiş, insanlara Tevrât'ın emir ve yasaklarını bildirmiştir.[4]
 
Back
Yukarı