melek

Demirbaşlardan
Katılım
11 Nisan 2008
Mesajlar
2.610
Tepki puanı
255
Puanları
133
Tuttuğu Takım
GALATASARAY
Anladım yine her şey yâdımdan silindi
Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi
Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi
Andım yine Seni her şey yadımdan silindi

Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek
Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek
İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek
Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek

Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam
Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam
Kalbim bir güvercin gibi titrerken adından

Ey kupkuru çölleri cennete çeviren Gül
Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül
Vaktidir ağlayan gözlerimi içine gül
Ey kupkuru çölleri Cennete çeviren Gül

Mecnun gibi arkanda koşan kulun olayım
Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım
Sensiz geçen bu acı rüyadan kurtulayım
Mecnun gibi arkanda koşan kulun olayım

Son demde hiç olmazsa gurubum tulû olsun
Gönlün ufkunun en taze renkleriyle dolsun
Her yanda tamburlar çalınsın neyler duyulsun
Ne olur hiç olmazsa gurubum tulû olsun

Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta
Ruhuma sisli – dumanlı bir kasvet yaymakta
Göster çehreni ki, Güneş guruba kaymakta
Aklım uzaklarda kaldığı günleri saymakta...
 
Gönlümün Gülü


Seni seven her ruh uludur ya Resûlallâh!
Gönlü-gözü onun doludur ya Resûlallâh!

Cemâlin pertevinden zerre şevk alan billâh,
Kapının ayrılmaz kuludur ya Resûlallâh!

Beklemez bir başka iltifât Sana erenler,
Semtin iltifat buğuludur ya Resûlallâh!

Gönül gözleriyle bir kere seni görenler,
Onlar ruhların bir koludur ya Resûlallâh!

Uçuşur ikliminde altın kanatlı kuşlar,
Iklimin kuşların yoludur ya Resûlallâh!

Cennet yamaçları gibidir orda ufuklar,
Cemâlin bu ufkun tülüdür ya Resûlallâh!

Sana ermek İmanlı gönüllerin rüyâsı,
Seni bilmeyenler ölüdür ya Resûlallâh!

Vuslatın, bu garip kıtmîrin her dem hülyâsı,
Bu benim gönlümün gülüdür ya Resûlallâh!


Ay Yüzlü

Ay yüzlüm, apaçık sözlüm rûhum Sana kurban;
Gönlüm Sana hayran!

Nergis bakışlarının tesiri ne de yaman!
Sultânım el amân..!

Bak sînemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sendedir ilâcı...

Ey varlığı nûr, dünyâsı sürûr, sözü Kurân!
Her derdime derman...

Pür âteşim bırakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr...

Hem mahzûn, hem de perişan derdlerle kıvrandım;
Kapına dayandım!
Bilmem başka ocak, başka ateş, Sana yandım;
Seninle uyandım.

Ey dünyâya arşdan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyân...

Hayâlimle gezip yine dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.

Ey taptâze gül, kâkülü anber, saçı reyhân!
Câziben ne yaman!

Görmemiştir cihânda gözler Sen gibi dilber...
Güneşlerden enver...

Aç lütufla bağrını aç ki kıtmîr kulundur!
Dergâhın uludur...

Deryalar gibi kereminden bir katre ihsân,
Ey gönlüme Sultân!

Lütfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!
Derdim herkesden çok...
 

Ay Doğdu Üzerimize

Ay doğdu üzerimize
Veda tepesinden
Şükür gerekti bizlere
Allah'a davetinden

Sen güneşsin sen aysın
Sen nur üstüne nursun
Sen süreyya ışığısın
Ey sevgili ey Rasûl

Ey bizden seçilen elçi
Yüce bir davetle geldin
Sen bu şehre şeref verdin
Ey sevgili hoş geldin

Ey Rasûl sana söz verdik
Doğruluktan ayrılamayız
Sen ey esenlik yıldızı
Senin sevginle doluyuz
 
Boynu bükük , pişmanlığım hıçkırıkta
Secdeye eğilmiş bedenimle dilim duada
Kapında divan durup ağlamaya geldim
Tövbelerimi kabul eyle Gül- ü Muhammedim

İçi boş hüzünler sarmış fakir ruhumu
Gülizarlara sakladım sensiz açan umudumu
Islak gözlerimle merhametine sığınmaya geldim
Hakkı Yezdan' a kul eyle beni Canım Peygamberim

Seher vaktinde şebnemde aradım o güzel adını
Her an duyar gibiyim Bilal'in mübarek ezanını
Gafletten uyanıp ilminde sabahlamaya geldim
İlminle Nur' una kavuştur beni Efendim

Bir an unuttum hilkati, daldım sefalete
Günahımla gözyaşım buluştu dalalette
Faniydim, hiçlikte ömrümü heba ettim
Tövbe ettim, nefsimi af eyle İki Cihan Sermedim

Kibir denizinde boşuna kaç kez kulaç attım
Gözyaşlarımı ıssız çöllere bıraktım
Benliğimi unutup İhlas'ına koşup geldim
Bir kez Gül Cemalini görmeyi nasip eyle Peygamberim





Haberin yok mu Ey İnsanoğlu!
Zifiri karanlıklar arasında bir nur doğdu.
…Ötenin ötesinden…
Mahvolmuş,cehaletle kavrulmuş bir asırda
Ummanlarda,yedi kıtada esti o muazzam kasırga
Haykırıyordu yer,gök geldi “Muhammed-ül Emin”
Ayakları altında eriyordu dağ,taş,zemin
Mevsim…dört mevsimden farklı
Mekan-ı İslam aydınlatıyordu tüm âfâkı
Enginlerde ki sır kapısında peygamberim çilingir
Dilinden gönüllere uzanan nağme “Allah Bir”
…Ey Sevgili Nebi…
Sürme çektiğin o gözler vahşete perde
Allahı anan kalpler daim siperde
Varlığın Resulüm ezelde ve ebediyet de
…Sana olan bu aşk sayfalarla olunmaz ifade…

 
ANLATAMAM SENİ YA RESÛLALLAH
Dediler bana -Bu dünya O var diye yaratıldı-
Geldim dünyaya, açtım gözlerimi, aradı bu gözler seni
Ama sen yoktun...
Haber göndermişsin
-Kardeşlerime selam olsun- demişsin...
Seni göremeyen kardeşlerine selam
Senden gelen selama can kurban Ya Resûlallah.

Sen ki eşsiz tebessümüyle kalpleri anahtarsız açan,
Sen ki dört mevsim açan gül,
Sen ki bir yavrucağın kuşu ölmüş diye taziyeye giden ince gönül,
Sen ki harbe en önde giden korkusuz cengaver.
Çocukların bile fikrini soran büyük düşünür,
İsmi Allah la yazılacak kadar şereflisin.

Bir hayvan ölüsünden herkes uzaklaşırken
Onun güzel dişlerini görecek göz vardı sende...
Selam vermeyi çok sevmene rağmen
Tembellik yapana bunu layık görmeyecek kadar çalışkandın sen.

Çocuklarla oyun oynayan alçak gönüllü sevgi güneşi,
İki kurbanlığın oğlu olarak asildin sen.
Can düşmanlarının malını emanet ettiği,
Sözüne güvendiği emindin sen

Hz. Yusuf tan güzel, tüm insanlar içinde özeldin sen
İnci dişlerinin arasından çıkanlarla kimsenin incinmediği yürektin sen.

Sen yürüyünce dağlar erirdi, mahlûkat selam verirdi sana,
İftira atanlar üzünce seni melekler öperdi yanaklarından

Münkirler ağlatınca Amine yoktu ki kucaklasın seni?
Abdullah görmedi nasıl cezalandırsın kafirleri?
Ama Rabbin vardı, alemleri senin için yaratan Rabbin...
Miraca çıkardı seni, sevgiliyi görmek herşeye değerdi.

Bahiranın bahçesindeki kuruyu yeşerten sevgili !
Gel ey nebi.
Gönlümün bozkırları seni bekler.
Seni sevmek her ruhun yiyeceği, içeceği,
İlahi aşkın gıdası seni sevmekten geçer.
Benim sevgim nedir ki?
Ayçiçeğinin güneşe olan sevgisi...
Önemli olan güneşin, ayçiçeğine ışık göndermesi.
Sana öylesine muhtacım ki...
Ölesine muhtaç...
 
SELAM OLSUN


Mekke şehri Kâbe şehri
Kalbimde mihenk taşı
Hasretiz biz senin gibi
Muhammede Muhammede (S.A.V.)

Muhammed (S.A.V.) doğdu bağrında
Peygamber oldu Hırada
Ebubekir her an yanında
Muhammedim Muhammedim (S.A.V.)

Putları kırdı Kâbede
Dini yaydı bu sayede
Peygamberim Medinede
Selâm olsun Muhammede (S.A.V.)

Necati der Muhammede (S.A.V.)
Şefaat kıl hepimize
Canımız kurban yoluna
Peygamberim Muhammedim (S.A.V.)
 
Ey efendim sesim çıktıgı kadar bağırsam sana
Nur ellerinden tutsa parmaklarım çocuk edesıyla
Senin sesini duyarım yüzyılları ötesinden ey nebi
Sevdigim sensin senden başkası dursun geri

Utanmaktayım zira karşına çıkmaya efendim
Senin yaptıkların yanında ben bir hiçim
Umudum var yinede ümmetim dersin diye
Bir kelimene dünyayı canı malı versem azdır bile

Yolun ne zordu senin küfe mekke medine
ayak izin var çöllerde ve şehirlerde
Dinleriz kahramanlık destanını uhutta bedirde
Bize kuvvet verir çıkmak için küfrün önüne

Dua edersin biliriz her ümmetinden olana
Sana layık olamadık diye ağlarız hala
Herkez nefsi nefsi fiye bağırırken huzurda
Sen Ümmeti ümmeti dersin Efendim hala

Ey Rabbim duymaktasın sesimi bilirim
Bu şiiri okuyan sevdalılarına dil olurum
Yoluna can feda ve habibine Efendim
Anam babam ve herşeyimle kırbanım

Yüregimde daglanır sevgin
Ama ben daglarım çıkmasın
Korkarım şeytan ile nefsimden
Seni kaybetmemeye deger efendim
 
yar yar yar yandım

iliklerimdeki kanlar çekildi

her santimim kurudu

aşkdan ağladım hergece

beni bir yastığım duydu

yuttu gözyaşlarımı yastığım

yaş bitti kan aktı

her damlası beni bir daha aşık etti

iliklerimde kalmadı kanım

aşık oldumki sular içinde yanarım

yanma öyle olduki

bana dokunan yandı

bana yaklaşan yandı

dayanamadılar bu aşka

ben sana sende yandım
 
CANIM EFENDİM
Yıllarca ufkuna bakan gözlerim,
Cemalini ister , canım efendim.
Seni anlatmaktan aciz sözlerim,
Her an erimekte , canım efendim.

Hayat eksenimin sonsuz odaĝı,
Ŏksüz ve yetimlerin sıĝınaĝı,
Sen sabah yıldızlarının ışıĝı,
Sen şefkat elçisi , canım efendim.

Lahuti bir sefer olsa da gitsem...
Kumlara batsam , ayaĝına düşsem,
Gül Ravzan'a varıp kendimden geçsem,
Sen sevda iksiri , canım efendim.

Ay yüzlü , güzel sözlü hem sultanım,
Fedadır can , canan ve bütün varım,
Seninle olmaktır en güzel kararım,
Sen güllerin şahı , canım efendim.

Buzlar erir içimde bitmez savaş,
Gönlümde bir hüzün , gözümde yaş,
Sensizlik içimde kordan bir telaş,
Kalbimin barışı , canım efendim.

Alemlere rahmet rüzgarısın sen,
Kur'an kiliminde en güzel desen,
Benim de rüyama bir defa gelsen,
Can dayanmaz oldu , canım efendim.
 
Peygamber Muhammed'e (s.a.v)

GEOTHE (Dağ pınarı)

Sevinç sevinç berraklık
Yıldız yıldız parlaklık
O ki bir dağ pınarı
Bulutlar üstü aklık



Yücelikler eşiği,
Yamaçlar, loş kuytular.
Melek sallar beşiği,
Nur içinde uyuklar...



Semada bir coşkunluk
Dar geçitler vadiler...
Her pınar oluk oluk,
O pınar'a erdiler.



Nefesiyle yeşermiş,
Çimenler ve çiçekler.
Gümüş ışıklar sermiş,
Onun yolunu bekler.



Pınarlar haykırıyor:
"Sakın bırakma bizi!
Çöller kızgın, akmak zor,
Kum yutar hepimizi."



Peki, der Dağ pınar'ı
Toplayıp pınarları.
Kabarır, coşar, taşar
Yeni ülkeler aşar.



Doğar geçtiği yerde
Şehirler, mamureler
Nakışlar mermerlerde,
Alev uçlu kuleler.



Bağlılarını taşır,
Eteğin Rahman'a...
Yürür, gider,karışır
O ilahi Ummana..."
GEOTHE
 
Ey Sevgili
Gelir misin rüyama bir kez göreyim cemalini
Engelliyor günahlarım gül yüzünü görmeyi
Arzum ahirette cennete seninle girmeyi
Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Sensiz dünya zilletle boğuluyor
Asr-ı saadet günleri hasretle çekiliyor
Toplumun ahlakı gitgide çöküyor
Ne olur biraz gül bana Habib-i Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Geceler karanlık, yokluğunda her saniye
Ay doğmuş, güneş batmış ne çare bu çileme
Tutamazsam elini sırat üzerinde
Ne olur biraz gül bana Nebi-î Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Bir bilal olamadım ezanın için
Çıkıpta sahraya, kavrulmadı ayağım elim
Sen varken, sensiz olmak bilmem niçin
Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Seni anar Ya Muhammed Kubbe-i Hadra
Yoktu keder yoktu zulüm asr-ı saadet zamanında
Kapılar aralanıyor karanlıklar ortasında
Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Sel olur göz yaşlarım, ismini duyunca
Tebessümün de ne hoştur ukbada
Şefaatini eksik eyleme mahşer anında
Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Alemlere rahmetsin nurun ile
Kalplere düstursun ahlakın ile
Salat-u selamlar sanadır Ya muhammed
Ne olur biraz gül bana resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa(S.A.V)
 
ellerine saglık teşekkkürler kardeşim
 
Back
Yukarı