Türk anayasal tarihi

Aşk'a İnanmışt'ı

Genel Yönetici
Staff member
Katılım
28 Mart 2008
Mesajlar
23.246
Tepki puanı
2.148
Puanları
163
Yaş
40
Bulunduğu Yer
ŞANLIURFA
Tuttuğu Takım
GALATASARAY
Örgutlenmemiş, düzensiz, aralarında maddi manevi bir ortak yan bulunmayan sosyolojıyı yönlendıremez.
SİYASİ TOPLUM: İnsanların ortak siyasi birlik kurmak amacıyla biraraya gelmesıyle olusur. Sıyasi toplumlarda insanları biraraya getiren unsurlar
a) soy birliği
b) dil birlıği
c) inanç birliği

bir arada yaşama duygusu siyasi birliği oluşturmaya yeter. Siyasi toplum aynı özellıkleri gösteren bir cins meydana getirir. Siyasi örgütlenme sıyasi ayrışmayı doğurur. Bu ayrısma yönetilenler ve yönetenler olmak üzere iki bolume sahiptir.
SIYASİ İKTİDAR: Başkasından emir almadan emredebilme yeteneğidir. Yaptırım gücü vardır. İstek, yarar, çıkarların bırarada tutulmasını sağlar. Siyasi erk olmazsa anarşi hüküm sürer. Siyasi erk gücünü toplumdan milletten alır. Millet yonetılme yetkisini siyasi erke verir.
Sıyasi iktidar bir consensus’ tur.
Siyasi erk mutlaka toplumun onayından geçmelidir.

Siyasi elde etmek icin girişilen mücadeleye siyasi mücadele denir.
Siyasi güçler siyasi partiler
Sendikalar
Siyasi hayatın dikkat edılmesı gereken br.
Baskı ve menfaat grupları

Anayasa hukuku sıyasi hukuktan yararlanmalıdır.
Anaysada bir devletin siyasi rejimi
Yapısı yer alır.
Şekli

Tarafların kullandiğı hukukta cercevelenerek sınırlı bir yönetim yaratmak için anayasa yapılır.

Osmanlı DEVLETİNE TOPLU BAKIŞ:

Sosyo ekonomik ve sınır cizgisi 15. yy. Da belırlendı. Bu yy. kadar askeri bir toprak devletıdır. 19,yy kadar içine kapanık bir feodal yapısı var. Feo. Bir bölge ıktıdar sistemidir. Ancak Osmanlı feo.su farklı.
Devletin üç ana temeli tımar

Yüksek askeri
Saray, hazine, halk
Osmanlıda halk edilgen, pasif siyasal katılım yok.
Ikı unsur daha olusuyor: a)ilmiye(devlet islerının serıata ungun gelısmesı ıcın calısıyor.)
b)yoncalık(meslek kurulusları)
Osmanlı feo.su tımardır. Devlet toprakları merkeze bağlı parcalara ayrılmıstır. Merkezle en kucuk toprak parcası arasındakı ilişki bununla saglanıyor.
Tımar sahiplerının gorevlerı:
· Topragı işlemek
· Vergi toplamak
· Savunma, zabıta görevlerını yerıne getirmek.
Tımarlı sipahi: tımarlı gorevlilerdir. Ordu sefere cıkacagı zaman devlet cagrısı ile orduya katılmaktır.

Toprak rejimi ile askeri hiyerarsi bırbırıne kenetlenmistır.
Saray bütün ülkeyı gecerli kılan kararlar alan merkezdir. Saray hazine kurumunu icine almaktadır.
Osmanlı da monarşik sistem hakim. Hükümdar tek taraflı kararlar alabilir. İktidarın tek kaynagı hükümdardır. Bu monarşi kalıtsal yani ırsidir.
Prinegeture: Tahta en büyük cocugun gecmesi. Kuvvetler ayrılığı söz konusu degıldır. Osmanlı teokratik yapıya sahıptır. Osmanlı hükümdarının yetkılerı sınırsız degıldır. Devletın teokratık yapısı itibariyle ıtaat etmek zorunluluktur. Ancak hükümdarın yetkılerı ıslam kamu hukukuna uygun olmalı.
Padısah serrı hukuk dısında kurallar düzenlemektedir. Bunlar emirnameler
Kanuınlar...
Butun bu kanunnamelrı bır araya getıren kanun Fatih kanunnamesidir.
Bunlar örfi hukuktur ve serri hukuktan daha dünyevidir.
DİVAN:
Kurul halinde calısır. Devletle ilgili bütün işlerin denetlenmesi ancak alınan kararların padisah tarafından onayı gerekir.
Devlet birey ilişkisini duzenler. Bireyerin basvuruu ve sikayetlerını inceler.

ASKERİ:
Eyalet ve merkez askerlerı olarak ayrılırlar. Eyalet askerlerı savastan savasa, merkez askerlerı ise yeniceriler olup sürekli padisahın yanında yer alırlar. Yenıceriler daımı ve ücretlidir.

HALK:
Üzerinde bulunduğu topragı işlemekler yükümlü. Koylulıer yıllık vergilerini toprak sahibine verir. Vergi borcunu ödemezse tımar sahıbı toprağı gerı alınabılır. Toprak mutlak işlenmeli.cıkan uyumsuzluklarda cözume kadılar bakar. Köylü idari yonden tımar sahibine, yargısal yönden ise kadıların denetimindedir.

16.yy’de avrupadaki bolge ıktıdarı gücünü kaybetmıs, kesıfler ve yenilik hareketlerı sonucu aydınlanma sürecıne girmiştir. Bunlara Osmanlı baslangıcta kapalı kalmıstır.
Devletın sıyasi, ekonomik ve toplumsal alanda gerıleme nedenlerı 17. yy.de Koçi Bey raporunda belirtılmistır.
Bunlar:
  • Sarayın devletın işlerine karışması
  • Tımar rejiminin bozulması
  • Devlet örgütü icersındeki makamlara kişilerin gelmesi
  • Vergilerın dagıtımındakı bozulma
  • Kanuni sonrası padısahların aartık dıvana ve devlet islerıne katılmaması
  • Sadrazam atamalarında torpilin doğması.
  • Yüksek dereceli makamların sahıplerının sık sık yer değiştirmesi, yerlerınden olmak istemeyen kişilerin gerceklerı soylememesi.
  • Zülum ve siddetın baskın olması
  • Merkezı bütünlüğün cökmesı.
  • Ordu makamında görülen bozulma ve yarardan cok zarara nedenl
  • Hükümetin ülkeye söz gecırememesi ve balkanlardakı ulusların ayrılıkçı zihniyetlerı.

3.SELİM

yenilıklerle düzelme gerceklesecegıne inanır. Yabancılardan toplumdan görüs almıştır. Yenilikleri tek fikirli degil cok boyutlu gerceklestırme cabası vardır.
Osmanlıya yenı bir düzen olarak Nızam-ı Cedit’ı getirmiştir. Bu yalnızca askerı duzende gerceklestirilmek istendi. Yenicerılerın kaldırılması, batı teknıgının kullanılmak istenmesi. Yabancı eserlerı cevirtmis, dıs politikada denge saglanmak ıstenmıs, elçiliklerın kurulması.
3.Selım meşveret uslübunu(danısma) oturtmaya calışmıştır.
İdarı alanda alınması gereken önlemler:
· Ayanların seçimle başa gelmesı, valılerın buna karışmamasi
· Yüksek valilerın sık sık yerlerınden uzaklastırılmaması.
· Kadıların usülsuz işlemlere son verilmesi
· Vergıde keyfı uygulamaya son verılmesı
· Yenicerılerın yanında avrupai düzende yeni bir ordu
· Diplomasi alanında acılma
· Dıvan dısında danısma organı kurulması, hukukı anlamda degıl ancak fiili anlamda hükümdarı sınırlandırma.

Yenılıklere karsı cıkılmıştır. Insanlar alıştıklarının devamından yanadır. Bu yenılıkler idari ve ekonomık acıdan eski düzenden cıkarları olanların karsı cıkmasına neden oldu. (Yenıceri maaslarından yararlananlar gıbı.)
Merkezi ve tasra yönetımlerde isyanlar cıkmıstır. Tasrada karışıklık ortamının giderilmesı sonucu merkezi yönetımın güclenecegı korkusuyla ayanlarda isyanda bulunmuştur. 3.Selim çıkan Kabakçı Mustafa ayaklanması ıle tahtan indirilmiştir. Yerıne gelen 4.Mustafa ıse hükümet darbesı ıle ındırılmıs yerıne tekradan yeniliklere önem veren bir padısah 2.Mahmut gecmıstır.
Ancak bu yenilikler istenilen sekılde olmamıstır. Cunku batılılaşma bir sorun halıne geldı. Sonradan gelen padısahlar Nızam-ı Cedıt’e sahıp cıktılar.
Ayanlar kendı baskanlarını kendileri secerler. Ancak sonraları merkeze ters dustuler ve devlet merkezden atamalar yaptı. Bu da devletın kararsızlığının göstergesidir. Ayanlarla yapılan 1808 tarıhlı Sened-i İttıfak turk anayasal tarıhındekı ılk onemli belge.

Sened-i İttifak:
Ayanlarla hükümet arasındaki anlasmadır. 7 tane hükmü vardır.
  • padişahın kişiliği ve otoritesi devletin temelidir. Buna karsi açık ya da gizli itaatsizlıkte bulunanlar cezalandırılacaktır.
  • Bizim yaşamımız devletin varlıgına baglıdır onun için toplanacak askerler devlet askerı olarak yazılacaklardır, karsı gelen olursa (yanı yenıcerıler) el bırliğiyle cezlandırılacaktır.
  • Hazine ve devlet gelirlerının toplanması ve konrunmasına padısahın buyruklarının yerıne getirilmesini saglamaya karsi geleni cezlandırmaya soz verıyoruz.
  • padisahın buyrukları eskiden oldugu gibi sadrazamdan cikacak. Her iste onun izni alınacak. Ama sadrazam da yetkisinii kullanmalı. Keyfılik yaparsa bunu onleyecegiz.
  • Hanedanların devlete merkezdeki devlet adamlarının da birbirlerine güven duyması sarttır. Hanedanlardan birine devlet ya da valilerden sucsuz oldugu halde bir saldırı gelirse bunu önleyecegiz. Hanedan ve ayanlar karsıklık yaratanları halka zulmedednleri ve şeriata karsı gelenlerı cezalandıracaktır.Bırının sucu varsa soruşturulmadan ceza verilmemeli yani keyfi cezalara son verılıyor.
  • baskentte askerler ayaklanırsa bütün kanedanlar izin ve cagrı almadan gelıp o ocagı dağıtacaklardır. Bu kişiler sıradan kişilerse soruşturulmadan idam edileceklerdir.
  • ayan kendı yönetimindeki yerlerin asayişine ve vergilerin ezici olmamasına dikkat edilecektir. Haksız vergilerın kaldırılması. Hanedanlar biribrlerini denetleyecek ve zulüm yapanları devlete bildirceceklerdir.
Bu sartların uygulanması ıcın yemin edildi ve bunun belgelenip saklanması için bu senet yazıldı.(yazılı belge olmasının onemi)

Bu belgeye iki acıdan yorum yapılıyor. Bunlar;
  • Hukuki yanı: Bu belge ne dini ne de örfi hukukla ilgilidir. Fetva, kanunname veya ferman degil. Bu iki tarflı bir belge bır misak veya bir sözleşmedir. (tarafların verdıgı guvenceler var.) bir siyasi uzlasma yanı siyasi sözlesmedir.
  • Genel acıdan bakanlarda Magna Carta Libertatum la benzetmeye sokmuslardır. İngiltere’de yönetim cok serttı. Soylular halka bazı haklara sahip oldugunu bunlara uyulması gerektigini söyledi. Baronlar bunun üzerine magna carta’yı imzaladi. Vergi, can ve mal özgürlukleri acısından Sened-i ittifak ile benzerlik kurulabilir.

II. MAHMUT


Yenilestırme hareketlerı ikinci mahmut do. Devam ettı. Reformların sürdürüldü. Daha otoriter ve disiplinli ve radikal yontemlerı vardı.
Þ devlet otorıtesını ve merkezi güclendirmek bunun içinde feodal muhalefetı sindirici bir politika izledi.
Þ bozulmus olan Yenicerılerı 1826 yılında Vakayı Hayrıye ıle kaldırdı. Askeri guc sivil güce bağlandı. Askerlerin polıtıka disinda kalmaları saglandı.
Þ Devlet yönetiminde idari ve adlı kurumlar yenilestirildi. Askerı Suara, Meclis-i Ahkam-ı Adliye ve ıdarı işler icin Surayı Babıali kuruldu.

Meclıs-i Ahkam­-ı Adliye

Adliye teskılatının en yüksek kurumu. Temelde yargı niteligiyle kuruldu. Ancak Tanzimat dö. Nizamnamelerinin hazırlanması görevi verildi. Yapılan tüzüklerın incelenmesi. Gunumuz Danıştay) devletin yasama faaliyetine katıldı. Yasaları hazırlama gorevi verıldı.
Şerri ve örfi kuralların dısında ınsanlara kurallar konulabileceğini gösterdı. Devletin demokratiklesme belirtisi.

Şurayı Babıali

Devletin idari görevini yerine getirir. Toplumun günlük ihtiyaçlarını karşılayan teknik kamu işleri. Bu islevini hukuki işlevlerle maddi eylemlerle yerine getirir.

Devletin yürütme alanında tek organ yoktur. Her konuyla ilgili ayrı bakanlıklar kuruldu. Bakanlar kurumunun baskanı daha önce sadrazam iken bu donemde uyumu sağlayan kisi basbakandır.

Þkadıların yetkilerini kötüye kullanmalarını engellemek icin ceza kanunu cıkartıldı. Kanunname-i Hümayun; memurların işleyecegı suclar ve bunların cezaları. Ayrıca ölüm cezasına carptırılan kisilerin devletce alınan mülkıyet ve miras hakları devlet güvencesinde geri verildi.
Þyönetılenler acısından din ve mezhep ayrılıgı yapılmaması benımsendı. din ve vicdan özgürlügü tanındı. Bu düşünce özg. Gelisimi açısından bir adım.
1837 yılında yapılan bir konusma ilede gayri müslımlerle müslümanlar arasındaki eşitlik ilkesi hükümdarca da benımsendı.
İslahat donemı kimi kisilerce hukuk alanında bir batılılaşma olarak görülür.
1808-1839 tarihlerı arası yapılan yenılıkler;
  • merkezin güclendirilmesi
  • Askeri gücün siyasi, sivil güce bağlı olması, politıka dışı kalmalarını
  • devlet içinde yapılan yenılestırme ıle yenı kurumların olusturulması ve memurlara ait kanunlar ile yeniliklerin devamı saglanılmaya calışılmıştır.

Tanzimat Hareketleri

Batılılaşma hareketleri yeni bir hukuk düzeni halinde gelistirilmeye calısıldı.
Yurtdışında acılan elcılıklerde gorevlerde bulunmus Mustafa Resit Pasa tarafından hazırlanan ferman 3 Kasım 1839 da büyük bir törenle Gülhane de okundu. 3 bölumden olusur;
Gerekçesi: Osmanlı kurulusundan berı Kuran ın hükümleri hakkıyla uygulandıgı için hep güclü kalınmıs ve bu en yüksek safhaya ulasmıstır. Ancak 150 yıldan beri ardarda gelen sıkıntılar seriatın tam uyulmadigi içindir. Gerekli onlemler alınırsa 5-10 yıl icersinde tekrar düzelme gerceklesecektir.



Fermanın asıl konusu:
  • bu yenı duzenın Nizam-ı Cedit’ten farklı olmadıgı yenı duzen konurken temel haklar ve devletin takip edecegi ilkeler. Can, mal, ırz güvenligi, vergilerin düzene baglanması askere alma ve askeri düzenlemeler.
  • temel haklar ve devletın ılkelerıne nasıl uyulacagı konusunda kullanılacak araclar. Olum cezasının acık yargı ıle hükme baglanması. Yasa konusunda esıtlık.
Fermanın sonucu: yapılan yenilemelere padısah ve ulema tarafından uyulacagı tahadüt edilmistir. Bu kanunlara uymayanları cezalandırmak ıcın bir ceza kanunu yapılacagı bıldiriliyor. Ferman Osmanlıya getirilen yeni usullerın kaldirilip yenı usulun gecerli olacagı yabancı elciliklerce iletilmistir. Fermana uymayanların tanrı tarafından cezalandırılacagı bıldirildi.
Tanzimat fermanının niteligi hakkında iki görüş vardır:
  • fermanda uyruk ve devlet ilişkileri ve bunların hukuk kurallarına dayatılması. 18.yy. baslayan anayasalcık hareketlerinde yukardakilerin tek tek yazılıp belgelere dayandırılması. Anayasal nitelikte bir ferman. Tek yanlı iradeden özveri. İki tarafli bir sözlesme yoktur. Bu fermanda batının etkisi vardır. Fransız ıhtılalı ile paralellik gösterir. Ancak 20.yy. anayasaları ile karsılastırılmamalı, 19.yy özelligi monarkın hak ve yetkilerini sınırlamarı.
  • Anayasa niteliği taşımadıgını ileri sürenler vardır. Cünkü anayasalar sistemli bir ic tüzüge sahıptır. Ancak fermanda bir ic tüzük yok. Maddeler değil karısık bir metindir. Sekil olarak anayasa yapısı yok. Devletin icerigi acısından ve iktidarın düzenlenmesı acısından hukumler yer alsaydı anayasa olurdu. Osmanlı da anayasa kavramı 1876 da Kanun-ı Esasi nın olusması ıle ortaya cıkıyor. Tanzimat fermanı ıle bir cesit insan hakları bidirgesi. Yeeeni bir hukuk düzeni acıklaması.

ISLAHAT FERMANI:

18 Şubat 1856. bu ferman Paris konferansından önceki günlerde gerceklesmıstır. Osmanlı devletınde Osmanlı uyrugu olan ortodokslar icin osmanlıdan bir takım taleplerde bulunulmuştur. Gercekte ortodoksları korumak olan Rus isteklerını saglamak, Rus saldrısını önlemek amacıyla ingiltere, Fransa ve Avusturyanın bu isteklere set cekmek icin bir takım isteklerde bulunmuslardır. Avrupa Osmanlının kendi icine katılması icin bir takım sartlar one surmus böylece dışa bagımlı bir dış polıtıka oluşmuştur. Fermanın agırlık merkezı müslüman olmayanlara hak ve dinsel özgürlükler, ogrenme veögretim özgurluklerı tanınmasıdır. Gayri müslümlere karsi eziyet, iskence yasaklanmis yargı güvencesi bakımından uyrukllar arası esıtlık saglanmıstır. Ceza ve ceza ifasının düzeltılmesi ayrı dinlerden olan kimseler arasında cıkan hukukı uyuşmazlıkların karma mahkemelerde görülecegi belirltilmis. Ozellıkle avrupa sermayesınden yararlanma yolları ve gerekli kanunların yapılması anlaşılmıştır.
Tanzimat fermanına göre daha demokratik bir anlayis hakım. Bir haklar bildirgesi olarak kabul edilmektedir. Yine hukk devleti ve laıklik bakımından bu fermanı degerlendirenler olmustur.

Acaba nasıl bir hukuk düzenine kavuşulmak istenmiştir?
Bir tarafta eski hukuka bağli diğer tarafta da laik hukuk düzenıne eğilimli oldugu ortaya cıkmaktadır. Baktıgımız zaman tanzimat fermanından sonra yaopılan kanunlar ile batı hukuk düzenine yönelilmiştir. Bu kanunlaştırma hareketi icnde eski yeni hukk catısması gorulebilir. Arazi kanunu mecelle tamamen örfi ve serri esaslara göre yapılmıstır. Kara ve deniz ticareti kanunları, hukuk ve ceza kanunu avrupa kanunları örnek alınmıstır. Tanziamt döneminde kurulmus danişma organlarından biri olan Meclis-i Ahkam-ı bu dönemde de onemini korumaktadir. M.A.A. tam bir tartişma görusme icinde calışması gereken bir organdır.bu meclisin calısma ve gorusme usullerı ozenle düzenlenmiştir. Kurul halınde calısan kurumların görüsme calısma tartisma sekilerini gösteren ic tuzuktür. Mecliste görüsülecek sorunların tasarısı hazırlanıp görüsülmeden önce incelenmesi icin uyelere dagitilacaktir. Bir sorun hakkında konuşmak isteyen üyler meclis baskanına adını yazdırıp sıra alacaktır. Mecliste banlardan veya üyelerden birine bir soru sorulduğunda sıra kaydına bakılmaksızın cevap hakkı saklı tutulmaktadır. Görüsme ve tartışmalar düzenli olarak tutanaklara gececek. Cogunlugun oyu meclisin kararı olarak padisaha sunulacaktır. Oylarda esitlik olursa o zaman padisahın katıldıgı tarafın oyuna gidilecek. Meclisin kararları hakkında orda burda konuşmak meslısten uzaklastırmayı ve cezanlandırmayı gerektırecek. Her yıl meclisin ilk toplantısında padisah bulunmak zorundadır. Yapılan isler ve yapılacak isler hakkında bilgi verir. Meclis-i Ahkam 1826 da kurulan bir meclisle birlestirilmistir. 3 bölüme ayrılmiştir. Her bölümde sırasıyla idari yargısal ve düzenleyici işlemler yapma yetkisi tanınmıstır. Bu meclis 1868’de ikiye bölünmüstür. Divan-i ahkam ı Adlıyye yargısal islemleri yapar. Şurayı Devlet ise bugünkü daniştayın esasıdır. Danısma organıdır. Hükümete hizmet eder. Bir yuksek idari mahkemedir.

Tanzimat döneminde ne gibi ıslahatlar yapılmıstır?
Yasalar, idari reformlar yapılmıstır. 1843’te yapılan bir yasa ile askeri memuriyetle idari memurıyetin aynı kımsede birlesmemesı ılkesi getirillmistir. Bir yönetmelik ile memurların görev ve yetkileri belirlenmis. Bazı eyaletlerın sancak ve kazalarında il ve ilce arasında bir yönetim biriimi ve ilcelerde gayri muslimler icin bvir takım meclisler kurulmustur. O sancagın ılerı gelenlerınden ve gayri müslımlerın ruhani baskanlarından olusan meclisler. Abdüllaziz dönemınde bir vilayet nizamnamesi vardır. Eski eyalet örgütü kaldırılmış yerine iller, sancak, kaza, köy, bucak bölümlemesi getirilmiş. Bugunkü ıdari düzenlemeye benzemektedir. Nizamnamede idari bölümleme yerlerinde bugünküne benzer memuriyetler var. İllerde umumi meclisler, sancaklarda idare merkezleri, köylerde muhtarlıklar ve ihtiyar heyeti kurulmustur. Yayınlanan bir başka nizamnameyle valilere yetkiler verilmiştir. Merkezden izin almadan bir takım idari işlemler yapma yetkisi tanınmıştır. Bundan baska umumi meclislerin yetkileri genişlemiştir. Yani yerinden yönetime dogru bir gidis vardır. Belediye teşkilatı geliştirilmiş ve buna paralel olarak belediye meclisleri kurulmuştur.
Yenı kurulan yerel orgut sistemi. Önemli olmayan konularda merkeze danısılmasına gerek gormuyordu. Halkın kendı yöneticilerini secebilmesi hakkı tanınmişti.
Ceminalization Þ merkeziyet
Decentaligation Þ aden-i merkezıyyet
1864-69 yılları arasında cıkartılan bu nizamnameler demokratiklesme yolunda bir adımdır.
Bu tanzimat donemi yenılıklerı 3 baslık altında toplanır.
HUKUK:
bu hareketı hukuk acısından degerlendırenler olumlu ve olumsuz elestiri yaparlar. Tanzimat fermanı yenilik acısından yüzeysel, köksel olmayan, ödüncü, uzlaşmacı yeni ıle eskiyi beraber yurutmek istedigi icinde düalisttir. Hukuk birligi daha da parcalanmıstır. Hem örfi serri hukuk hemde modern avrupa hukuk sıstemı uygulanmıstır. Tanzimat hareketi eksik bir idari maslahattır. İsin gerektirdigi gibi degil günün kosullarına uydurulup gelişi guzel yapılmıstır. Batıdan yardım beklenilmiş ancak bu yardım iciin cok ödün verilmiştir. Devletin siyasi yapısında köklü degişilklik yapamamistir. Yeniliklerin korunması konusunda bir güvencesi yoktur. Dış devletlerin heran siyasi müdahelelerıne imkan tanımıstır.
Olumlu olarak iki onemli yanı vardır. Devlet islerınde keyfilik uygulamasının yerine kanunilik ilkesi getirtilmiştir. Devletin amacı hukuk düzenini ayakta tutmaktır. Kanuni’den gelen devlet islerınde keyfilik burada sona ermiş. Mutlakiyetten ulus hareketine dogru bir ılerleme. Türkler icin Magna Carta niteligindedir. Tanzimatın düalizmi yadırganamaz ancak bu elestiri biraz sert olmustur. Cunkü hiçbir sıyasi devlet tarihinden biranda kopamaz. Devlet ve uyruk arasında dinsellikten dünyeviliğe dogru bir geçis.
SİYASET ve SOSYOLOJİ:
dinsel ve örfi olmayan yazılı kurallarada uyulmaya baslanmıştir. Kişilerin temsil yetkisi dogmustur. Belediye, il, ihtiyar heyetlerini kurmakla tooplumun siyası hayata daha genis sayılarla ve daha yakından katılması saglanılmıştır. Düsünüs acısından da bir gelisme soz konusu. Modernleşme, çagcıllasma sürecinde zihniyet değişimi.
SOSYO-EKONOMİK:
Tanzimat fermanının kabulu ve uygulanısı sonrası batı kapitalizminin osmyı parcalaması sonucunu dogurmuştur. Tanzimattaki batılılasma sosyo ekonomik acidan batının esiri olmaktır. Dis borclanma ilk defa kabul edilmistır ve bu borclanma hükümetlere karsı degil Londra ve Paristeki zengin bankerlerine karşı gercekleşmiştir. 1854’ten günümüze 4 büyük borçlanma yapılmiştır. Ayrıca borcların onlar tarafından dikte edilmesıne izin verimiştir. Borçlanmaya karşılık olarak devletin gelirleri dayanak olarak gösterilmiştir. Bunlar:
  • Osmanlının Mısırdan aldıgı vergi
  • Suriye ve İzmir gümrük vergileri
  • Balıktan alınan vergi
  • Bursa dolaylarında ipek uretiminden alinan vergi
  • Zeytın ve tütünden alınan vergi



Borçlanmanın siyasi yonü borclanılan miktarlar devletin bütcessıne girmeden alacaklılara gönderilme tahadütü verilmiştir. Buda Duyun-i Umumiye örgütunün olusturulup bütceye resmen karısılmasına olanak tanımıştır. Borclar uzun vadeli oldugu icin gelecek kuşaklarda borç altına sokulmuştur. Alınan paralar faizlere, askeri faaliyetlere, saray masraflarına, komisyonlara gitmiş yani kaynak yaratacak yerlere yatırılmamış. Bu nedenle karsılıkları biryana faizlerini ödüyememiştir.
Sosyal refah gercekleşemedi. Fransız bir yazarın 1902de yazmış oldugu ‘Osmanlının Malıyesı’ adlı eserınde Osmanlının dış borclanmayı yalnız ıktısadı degil aynı zamanda siyasi ilke halıne getırdıgını belirtmiştir. Ayrıca ‘bazı seyler cok cabuk ögrenilinir. Borclanma sanatıda bunlardan biridir. Osmanlı bu yola girdikten sonra hızlı bir ilerleme kaydetmiştir.’ Demiştir. Tanzimat ekonomik açıdan bir israf dönemıdir. Sarayın önde gelenlerini zengin etmistir.

I.MEŞRUTİYET:
Tanzimat döneminin devamıdır. Devletin ic egemenligi yönetim esnasında kimseyle otoriteyi paylasmamasidir. Devletin dis egemenligi ise onun bagımsızlıgıdır. Tanzimat dönemi sosyo ekonomik basarısızlıgı sonucu iç egemenlik haklarına el atilmıştır. Meşrutiyet Osmanlı icindeki baskı rejımine ve mutlak otoriteyi degistirmek icin bir arayıs olarak ortaya cikmıstır.
Mutlak bir monarşiden sınırlı, meşruti, anayasal bir monarşiye geciş. Tanzimat döneminde batı ile ilişkilerin cogalması sonucu ülkedeki duzen hakkında hem edebi hemde fikri ve siyasi alanda yenilikler oluşuyor.
Batıcılık ülkeye nasıl uygulanır konusunda buna sekil kazandırma fikri ortaya çıkıyor.
Fikri etmenler açısından önemli bir kurum vardır. Bu 1867 yılında mustafa Fazıl Pasanın onderlıgınde ve Mithat P, Namık Kemal, Ali Suavi, Şinasi üyeliginde kurulan Yeni Osmanlılar Cemiyetidir. Yayınladıkları muhbir, hürriyet ve ibret gibi gazetelerle bu fikirlerini acıkça belirtmislerdir. Dönemin baskıcı yönetimine elestiriler getirmişlerdir. 3 konu üzerinde durmuşlardır.
  • Düşünce özgürlügü, halk egemenligi ve meşveret sisteminin bir anayasaya tasınması
  • Hükümetin kanuna göre hareket ederek keyfiligi bırakması.
  • Kanunun yapılmasını onun yürütülmesini saglayan baska bir kurumca yapılması ve bu kanunun halkın kabulune sunulması. Yanı güçler ayrılıgı ilkesinin benimsenmesi gerektigi yürütme ile yasamanın ayrılmasının zorunlulugu.









Büyük ihtilallerde, gelismelerde fikir babalarına ihtiyac duyulur. Önce fikir dünyası olusur, bu teorigi pratığe geçırecek kurumlar, dernekler , sosyal sınıflar olur. Topluma duyurmak ve toplum içinde buna ivme kazandırmak için örgütlenmek gerekir. 1867’de aydınlar Namık kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Pasa ve Ali Suavi genc Osmanlılar adı altında dernek kurdular. Hürrıyet, muhbir ve ibret gibi gazetelerde bu düşünceleri topluma duyurmak icin yazılar yazdılar. Müesseseler düsünceleri harekete geçirmek içindir. Mutlak monarşi yönetiminin ülkeye aykırı olan hertürlü yönünü eleştirdiler.
Meşrutiyet aydınlarında dönemin tüm tehlikesine ragmen elestiriden sakınmadıklarını görüyoruz.
Düşünce özgürlügünü kapsayan bir anayasanın olması gerektiğini, hükümetin kanuna göre hareket etmesi gerektigini ve erkler ayrılıgının benımsenmesını savunuyorlar.
Erkler ayrılıgı konusundaki tavırları Fransız ihtilalinin ünlü fikir babalarından Montesquieu’dan geliyor. Montesquieu 1748’de yayımlamiş oldugu ‘kanunların ruhu’ adlı eserinde güçler ayrılıgı ilkesini ortaya atıyor; her devlette varolan bu güçlerin tek kişide veya tek organda toplanması durumunda özgürlük denen seyın kalmayacagını belirtiyor. Kuvvet kuvveti durdurur ilkesinin denetimi ortadan kalkmaktadır. Baskı kuralları ortaya cıkar ve özgürlüklerin sınırlandırılması neden olur. Bugün hukuk devletinin temelınde kuvvetler ayrılıgı vardır. Ayrıca montesquieu bu eserinde her ülke icin uygun rejimin oldugu ve bu rejimin iklimden bile etkilenebilecegini belirtmiştir.
Aydınlar bunları benımseyip kanun-ı Esasi’yi savunuyorlar. Ancak Namık Kemal bunu savunurken ortaya cıkan bir celişkiyi farkediyor. Dogal olarak ulus egemenligini kabul etmek demek cumhuriyet rejiminin ortaya cıkmasına neden olacaktır. Fakat zamanın koşullları ülkede cumhuriyet uygulanamayacagını belirtiyor. Bu nedenlede aydınlar mutlak monarşıden meşruti bir monarşıye geçiş istiyor.
Siyasal bakımdan yönetim surekli eleştiri altında kalmıştır. Sarayın durumu, ülkenin gidisatı ve yönetimdeki karısıklıklar tanzimatla yapılan yeniliklerle giderilememiştir.
Bu hoşnutsuzluk 1859’da Kuleli olayı ıle noktalanmamiş, Abdüllaziz in tahta gecmesinden sonrada daha da artmıştır. Kuleli özgürlükçü bir girisiim ve mesrutiyet icin yapılan ilk hareket.
11 mayıs 1876’da istanbul’da öğrenci ayaklanmaları oldu. Bu ögrenciler padışahin keyfi yönetimine karsi ayaklandılar. Sadrazamın ve şeyhülislamın görevden alınmasını istemişlerdir. İstekleri kabul edilmiş ancak sorun tam olarak çözulememiştir. 20 mayıs 1876’da Abdüllaziz tahtan indirilmiş ve yerine V.murat gecmiştir. Ahmet Mithat padisahın mesrutiyet yönetimini kabul etme egilimini sezınleyıp bir kanun hazırlamıştır. Tasarıyı kabul ettırmek istemiştir ancak yöneticiler buna karşı cıkmiştır. Ahmet Pasa ile bu kişileriin arası acılmıs ve Ahmet Paşanın evine yapılan bir baskında serazker Hüseyin pasa öldürülmüştür. Bu olay Mithat Pasa’nın düsüncelerinin uygulanmasının önünü açmıştır ancak V.Murat’ın hastalıgı bunu engellemiştir. Onun yerine II.Abdülhamit tahta çıkartılmiştır.
Meşrutiyet üzerinde iç ve dış baskılara karşı bır takım onlemler almak gerekiyordu; dısarda rusya ve balkan uluslarının kışkırtmaları baslar. Balkanlarda bu karısıklıgı önlemek icin donemin ileri gelen devletleri istanbul’da bir konferansta biraraya gelir. Asıl amac hristiyan tebanın yararına ıslahatlar hazırlamak ve bunları Osmanlıya kabul ettırmektir. İste o zamanda Mithat pasaya göre Kanun-i Esasiyi kabul etmek gerekiyordu. Bu devlete hemen bir canlılık vermeyecek ancak dışardan devletlerin iç islerine karışmaları engellenecekti. Devlet kendi iç işlerinde rahat olacaktı.
Bu toplantı sırasında Mithat Pasanın istegi kabul edılmiş ve Kanun-i Esasi ilan edilmiştir. Gerek sekil gerekte maddi bakımdan bir anayasa kimliği seklindedir. Bu konferans sırasında Osmanlıya yeni bir sayfa acıldıgı ve karısıklıktan kurtulunacagı belirtilmiştir.

KANUN-İ ESASİ:
Kısa bir süre uygulanmasına rağmen anayasal dönemin ilk perdesi olması nedeniyle önemlidir. II.mesrutiyette yeni bir anayasa yapılmamış bu anayasa degiştirilerek kabul edilmiştir. Bu anayasa bazılarına göre cumhuriyetin ilk anayasasıdır. 1924 anayasası özelligindedir. Tarihi ve hukuki bir değer tasımaktadır.
Nasıl hazırlandı ve neler getirdi?
Kanun-i Esasinin önemi: ana cizgilerini koruyarak I. Mesrutiyetin ve 1924 anayasasının temelini olusturmuştur. 12 bölüm ve 119 maddeden oluşur. Bölumler sunlardır:
  • Osmanlı devleti ile ilgili genel esaslar. Sistematik bakımdan padişahın hak ve yetkilerini açar. Hukuki yorumlar önemlidir. Öncelik verilen maddeler önem taşıdıgı düşünülürse padişahın en başta düzenlenmesi kanun yapıcının yorumunu anlamamızı sağlıyor.
  • Osmanlı halkının hak ve özgürlüklerini
  • bakanlar kurulu Þ yürütme erkini oluşturan kişilerin yetkileri.
  • memurların durumu
  • yönetim sistemini mesruti hale dönüştüren kavram, parlamentoyu düzenleyen kurallar.
  • Osmanlı ayan meclisi üyesi olabilmek icin gerekli koşulların düzenlenmesi.
  • heyeti mebusan hakkında düzenlemeler, bazı ayrıcalıklar (yasama dokunulmazlığı, asıl bu sistemin meşruti olmasının nedenı sayılmakta.)
  • mehakim (mahkemeler) ile ilgili düzenlemeler. Onların istiklaline ilişkin hükümler.
  • divan-ı Ali Þ yüce divanın kuruluşu.
  • mali isler
  • illerin yönetim usullerinin düzenlenmesi
  • ceşitli hükümler son kurallar, örf ve idari, sıkıyönetim, Kanun-i Esasinin üstünlüğü ve değiştirilmesine ilişkin hükümler.
Bu acılardan bakıldıgında Kanun-i Esasi değistirilmesi zor olan sert bir anayasadır.
Kanun-i esasinin yorumu ayan meclisine aittir. Bu meclisin padişaha yakın olması nedeyle dikkat edilecek bir konudur. Alınan kararlarda prusya anayasasından esinlenildigini düşünenlerde vardır.
Görünüştüde olsada bazı esasların düzenlenmesine imkan vermekte. Bunlar;
  • siyasi yasamda dinsel, orfi, vicdan kuralları yerine yeryüzüne dönük nesnel kurallar
  • hükümdara, geleneklere dayanan devlet yerine yüzeyselde olsa erkler arası ayrımına bağlı sistem oluşturma
  • hükümdarın karşısında bir yasama erkinin bulunması, bireylerin hak ve özgürlüklerinin ilan edilmesi ile yönetimi meşruti bir sekle dönüştürme.

Cogulcu anlamda meşruti yönetim özelliklerini taşımasına ilişkin görusler;
  • demokratik yapılarınca halk tarafından seçilmişlerce yapılmış değil kurucu meclisin katılısına ımkan tanımadı.
  • Bu meclisin kabul ettıgı anaysa halk oyuna sunulmadı,anayasa padişahın oyuna sunuldu. Padişah 113. maddeyi koydurdu. Buda Kanun-i Esasi’nin üzerinde son sözü söyleme hakkını padisaha bırakıyordu.
  • Kaynagi bakımından ferman anayasa olarak görülmüştür.
  • Tamamen seküler bir anayasa olmadıgı görüsünde olanlarda vardır. Sultan aynı zamanda bir halife olarak bu görüşe kanıt oluşturmuştur.
  • Padişahın durumuda eleştiriye neden olmaktadır. Yürütme organı başı ve Kanun-i Esasi nin temel ögesidir. Bazı mukaddes haklarından söz edilmektedir.
Ø Bakanlar, sadrazamlar ve seyhülislamı ataması
Ø Başkumandan
Ø Yürütme organı başı
Ø Devlet makamı ile ilgili düzenlemeler
Ø Cezaları affetme veya indirme
Ø Parlamentonun toplanmasına ve dagıtılmasına karar vermesi

Bakanlar kurulunun özel bir islevinin olmadıgını görüyoruz. Padisahın iznini gerektiren konularda hiçbir önemi yok. Aldıgı kararların uygulanması padısahın onayına bagli. Memurlar ve yöneticiler vekiller ve bakanlardan daha güvencede.
Kanun-i Esasi de bakanların parlementodan güvenoyu almaları söz konusu degil. Meclise dayanarak hükümetin hükümdara bir karşı gelme olayı gerceklesemiyor. Padisahın onayından gecmesi sonucu ortaya ortak fikir üreten bir kurum cıkıyor.
41.madde parlementodan bahsediyor. Meclis-i umumi ve her iki meclisin ortak hükümlerini icermekte.
Kasım basında padısahın iradesiyle acılır ve mart sonunda gene onun iradesiyle kapanır. 1982 anayasasına kadar bizde de bu böyle devam etmistir. Ancak demokratik meclislerde cagrısız toplanma olur. Monarsik meclislerin toplanma bicimi cagrı iledir. Meclislerden biri toplanmadıkca digeride toplanamaz. Meclisi umuminin parlamentonun yetkileri üzerinde baskısı söz konusu olur. İster toplar ister görüşme sürelerini kısaltır. Meclis-i umumi’de padisah bir acılıs konusması yapar. Her iki meclisin üyeleri padişahın sahsına, vatana ve Kanun-i Esasi karsı yemin ederler. Padişahın sahsının önce gelmesi ve yeminde dini hükümlerin yer alması monark yapının yansımasıdır.
Vekiller emredici degil, temsili vekaleti kabul ederler. Söz ve düsüncelerinden ötürü sorumlu tutulamazlar. Burada yasama sorumsuzlugu vardır.
Alınan kararlar padisahın onayına sunulmak zorundadır. Ancak padisahin önünüe gelinceye kadarki süreçte nisab (yeter sayısı) kuralı uygulanır.
Ayan meclisi seçilmiş bir meclis degildir. Padisah atar. Üye olabilmek icin toplumun güvenini kazanmış, devlete hizmet etmis, tanınmıs olmak ve 40 yasından genc olmamak gibi kosullar aranır. Ayan üyeligi ölünceye kadardır. Ayan meclisi görüşmeleri gizlidir. Demokratik sistemde bu böyle degildir. Padisahı korur ve mebuslar meclisini padisahın adına kontrol eder.
Mebuslar meclisinde vekiller secimle isbasına gelir. Her 50.000 erkege bir vekil düşer. Belirli bir bölgenin degil tum ülkenin temsilcileridir. Her 4 yıl icin göreve gelirler.
Padisah meclislerin baskanlarının secimindede söz sahıbıdır. Meclis-i ayan baskanını kendisi secer. Meclis-i mebusan baskanını ise meclisin aday olarak gösterdigi 3 kisi icinden yine kendisi secer. Boylece yasama organlarının baskanlık divanlarında da yetkisini kullanmaktadır.
Heyet-i mebusan seçımle gelmiş ilk osmanlı meclisidir. Vekillerin her birini umum Osmanlının vekili ilan eden bir sistemde padişahı artık siyasal sistemin mutlak ve biricik egemeni olmaktan cıkarmaktadır. Bu meclisin yetkileri ne kadar kısıtlı, sultanınkiler n kadar geniş olursa olsun, halkın ya da milletin temsil yoluyla devreye girdigi bir düzende, artık padişah egemenlik hakkının tek sahibi sayılamaz. Millet, adı konmuş olmasa bile, padisahın mutlak olan egemenlik hakkına rakip olmak üzere ortaya cıkmıştır.

ª meclisi secimlere götürmek için dagıtma islemine fesih denir. Yeni bir meclisin kurulmasını, calışmayan bir meclisin dağıtılması, yenisinin kurulması siyasi iktidarın sahibi olan topluma götürmek.
Kanun-i esasi Þ mebusan meclisinde fesih tarihinden 6 ay icinde seçim yapılmalıdır diyor. Baskan, başkanvekili ve padisah oluşturuyor bu mebusan meclisini. Gerektiginde göruşmeleri gizli yapabilir ancak bunlar sadece istisnai durumlarda söz konusu.

İlk millet meclisinin seçimi:
İlk seçim mevzuatı 1. meşrutiyette ortaya cıkıyor. Temsili demokrasinin saglanması. İktidarın yetkisiyle yasama yetkisini kullanan meclisler halkın konsensusuna bağlı.

Demokrasi icin olmazsa olmaz bir öge Þ seçim ama seçim sadece demokrasi icin yeterli degil. Secim oldugu halde demokratik olmayan rejimler vardır. Osmanlı da bicimsel olarak seçim vardır. Secim yalnızca demokrasinin ilkelerinden biridir, bir araçtır, amaç degildir.
Kanun-i Esasi her 50000 erkek nüfusu icin bir mebus seçilecektir diyor. Seçimler 4 yılda bir ve gizli oy olacak.


Mebus olmak icin aranan kosular Þ seçilme yeterliliği ve seçenler icinde .
Seçme ve seçilme hakkı o devletin yurttaşlarına tanınmıştır. Yani yönetimde pay sahibi olma aranmamaktadır.

Secmen olmak icin yaş olarak 30 yaş ve bazı suçlardan öturur kısıtli olmamak. Seçmek icin pek özel kosullar yapılmamamış.
Her anayasa icin yeni bir secim yasası yapılır. Kanun-i Esasi ve yeni seçim yasası mebuslar meclisinin kuruluşunda henüz yoktu. Ancak yabancı devletlerin üzerinde iyi etki yapmak için Kanun-i Esasi ilan ettiler. Osmanlı diplomatik düsündügü icin Kanun-i Esasi uygylamasına hemen geçilmesi icin meclisi hemen toplamiş bu yüzden de Osmanlı bir yeni seçim yasası oluşturmamamiştır. Ve yalnız ilk toplantı yılı icin geçerli olmak koşuluyla meclis-i vükela (bakanlar kurulu) tarafından hazırlanan 7 maddelik Talimat-ı Muvakkate vardir. Yani geçici bir talimat hazırlamıstır. Bundan sonra ikinci bir düzenleme vardır bu da seçim beyannamesidir.
  • Talimat-ı Muvakkate Þ bütün yurdu kapsayan seçim ilkelerini düzenliyor ve genel nitelikte.
  • Beyanname Þ daha özel olup istanbul ve cevresini kapsayan ve bu bölgelerde yapılcak seçimleri düzenliyor.

Talimat-ı Muvakkate ana çizgileriyle nasıldı?

  • Geçici bor talimat ama yalnız bir seçim kanunu degil aynı zamanda bir anayasa metni özelligini de tasıyor. Cünkü orda onaylanmasıyla Kanun-i Esasi den yaklasık 2 ay önce hazırlanmıştır. Daha Kanun-i Esasi yürürlüğe girmeden ve anayasa yeralması gereken hükümler icerdiginden böyle bir anayasal metin özelligindedir.
    • Örnek: ayan ve mebusan meclisinin görevlerine ilişkin hükümler var. Aslında organların görevleriyle ilgili maddeler bir seçim kanununda yer almaz.
  • Kanun-i Esasi den farklı hatta ona aykırı esasları bile var.
    • Örnek: Kanun-i Esasi her 50000 icin bir mebus terken Talimat-ı Muvakkate de tüm millet icin 130 milletvekili seçilecek diyor.
  • 2 dereceli seçimden söz edilir. Secmenin milletvekillerini doğrudan doğruya secmedigi seçimlerdir. Halk ikinci seçmenleri seçiyor ve bu ikinci seçmenler de milletvekillerini seçiyor.

Beyanname :

İstanbul’un seçim bölgesini düzenliyor. Her çevreden 2’şer seçmen toplam 40 seçmen. Bu seçmenler ikinci seçmen olup sonradan gidip birde 10 mebus sececek. Cıkartılan bir vilayet nizamnamesi ile seçimlere katılabılmek icin bir vergi verilmesi gerektigi belirtiliyor. Ancak bu demokratik usullere aykırı. Ancak aynı uygulama 1848 lere kadar Avrupada da görülmüştür.



Genel oy Þ cinsiyet, ırk, din ve dil ayrımı olmaksızın oy kullanmak, ancak uzun bir evrim sonunda olabilmistir. Günümüzdeki sınırlandırmalar genel oy ilkesine engel değil. Osmanlı da 2. secmenleri seçebilmek için bir emlaka sahip olmak gerek, seçmen olabilmek icin de 25 yasını doldurmak gerekiyordu.

1.Mebusan meclisi:
seçimler basit, adil cogunluk sistemine göre yapılıyordu. En çok oyu alan seçilmiş sayılıyordu. Adayları kim gösteriyordu sorusunun cevabı olarak 1. ve 2.Mesrutiyette çok önemli olan siyasal gücü yönlerdiren partiler ve siyasi kurumlar yok. Bu yüzden adaylar kişisel, kişi olarak orda bulunuyor.
13 Şubat 1878 de 2.secimle 2. meclis kuruluncaya kadar bu 2 metne göre seçimler düzenlenmiştir.
Talimat-ı Muvakkate bir kanun bile degildir, bakanlar kurulu karanamesine benzetilebilir. Osmanlı parlementosunun 2 meclisinden de gecmemiş. Kanun-i Esasi ye aykırı ama ona özenen bir niteliği var.

Kanunların yapılmasındaki meclislerin yetkilerinin derecesi mevzuat sistemine göre değişikkik gösterir. 3 tane sistem var.
Bunlar: otoriter, liberal ve uzlastırıcı.

  • otoriter Þ yasama yetkisinin derecesini otoriter biçimde düzenleyen bir sistemdir. Düşünüş biçiminden daha otoriter bir sistemdir.
  • Liberal Þ meclis en yetkili kurumdur. Yasamada meclis agırlıklı bir sistem.
  • Uzlaştırıcı Þ kanun yasamanın isidir ama yürütmenin de bu işleme katılmasıdır. Yasama ve yürütme işbirliği gibi birsey. Bu da parlamenter sistem gibidir.

Kanun-i Esasi daha otoriter bir sistemdir. Mebuslar meclisini kanun yapma yetkisinin aşırı derece sınırlandırmiştır. Genel esaslara bakildıgında da yasama yetkisinin kullanılması üzerinde sınırlandırmalar var. Öncelikle teklif sonra ise hazırlanması ve onaylanması asamalarında sınır bulunmakta.
Kanun-i Esasi göre hükümet kanun teklifi konusunda sınırsız bir hakka sahip mebuslar meclisinin kanun teklif yetkisi yok denecek kadar az. Mebusların kanun teklifi ancak konusu meclisin görevleri icersine girerse geçerli.
Yasama organı icin 3 islem vardır. Bunlar kural koymak, kaldırmak ve degistirmektir.
Hangi görevlerin meclisin yetkisine girdigini Kanun-i Esasi’den cıkarmak zordur. Belirsizligin nedeni padisah otoritesidir. Kanun teklifinin konusu hakkında esas yetki padisaha verilmiştir.
Kanun teklifinde bulunan mebusların önerisi mebus başkanına sunulur, onaylanırsa 10 mebustan oluşan encümen kurulur. Kanun teklifinin genel kurulda görüşülmeden once toplu bir raporla görulmesini kolaylaştırmak için oluşturulan kurumdur. Burada kabul edilirse padisahtan izin almak kaydıyla sadrazamlık makamına gönderilir. Reddedildigi taktirde bu tarihten iki aylık süre icerisnde tekrardan teklif edilemez. Günümüz tbmm icin bu süre bir yıldır.
Kanun tasarılarının hazırlanmasında da meclis serbest değildir. Kanun tasarılarını düzenleme yetkisi Şura-yı devlet’indir. Bu kurum hazırladıktan sonra kanun görüşülür.
Ayan meclisi kendisine gelen teklifin padisahın otoritesine, örf ve adet kurallarına ve kamunun yararına aykırı olması durumunda bunları reddeder. Kabul edilen tasarı sadrazam aracılıgla padisaha sunulur. Padişahın onayı kanunun hukukça bir kimlik kazanması icin gereklidir. Kanun-i Esasi’nin özüne egemen olan güç padisahtır.

Kanun-i Esasi’nin 8. ve 26. maddeleriosm uyrugundaki kişilerin temel hak ve özgürlüklerini belirlemektedir.
Temel hak ve özgürlükler Þ * kişi hak ve ödevleri
* Sosyal ve ekonomik haklar
* Siyasi hak ve ödevler

Hukuki, kanuni eşitlik:
Osmanlı devleti uyruğu herkes din ve mezhebi ne olursa olsun Osmanlı sayıyor. Bu kimseler kanun önünde hak ve ödevler açısından eşittir.
Yasanın gösterdigi yollar dışında kimse cezalandırılamaz. Bu ingilterenin 1679 Habeas Corpus ile ilk kez ortaya koydugu kişi dokunulmazlıgı ve güvenligi hakkındaki tarihsel bir gercekliktir.
Konut dokunulmazlığı, işkence zorla calıştırma ve mallara el konulması gibi konularda Kanun-i Esasi de düzenlemeler vardır. Kağıt üzerinde güzel gözüken bu maddelerle celişen maddeler yine Kanun-i Esasi de mevcuttur.
Kanun-i Esasi’nin 113. maddesi kişi haklarını tehlikeye düsüren bir maddedir.

ª hükümetin güvenligini bozduklarını bir polis ya da zabıta memuru ile belli olan kişilerin sürgüne gönderilmesi padisahın yetkisindedir.
Kanun-i Esasi’ye din ve düşünce özgürlükleri açısıından bakıldıgında din özgurlügü tanımakta ancak düşünce özgürlüklerinden bahsetmemektedir. Basın özgürlüğüne ilişkin maddeler içermekte ancak icinde sansur ve denetimi yasaklamayan maddeler de yeralmaktadır. Basın kanun dairesinde özgürdür.

 
Back
Yukarı